Zarif bir aksesuar mı, yoksa hayat kurtarıcı mı?

Remzi Gökdağ – Zürih’in en ünlü caddesi Bahnhofstrasse akşam saatlerine hazırlanıyor. Cadde her zamanki gibi telaşsız bir kalabalığı ağırlıyor. Hava karardıktan sonra birden ıssızlaşan caddede alışveriş yapabilmek için henüz bir kaç saat daha var. Cüzdanı kabarık Zürihliler birazdan kapanacak mağazaların içinde dengeli bir zerafetle dolaşıyor. Burası kente gelen yabancıların da uğrak yeri. Ellerindeki alışveriş listeleriyle, trafiğe kapalı caddenin kaldırımları arasında mekik dokuyorlar. Dünyaca ünlü markaların gösterişli mağazalarını barındıran Bahnhofstrasse’yi kesen sokaklar, hediyelik eşya mağazalarıyla da ünlü. Mağazaların hiç eksik olmayan potansiyel bir kalabalığı var. Turistler İsviçre gezisinden geriye kalabilecek anlamlı bir hediyenin peşinde. Kaliteli hediyelik eşyaların merkezi de diyebiliriz Zürih’e.

Remzi Gökdağ – Zürih’in en ünlü caddesi Bahnhofstrasse akşam saatlerine hazırlanıyor. Cadde her zamanki gibi telaşsız bir kalabalığı ağırlıyor. Hava karardıktan sonra birden ıssızlaşan caddede alışveriş yapabilmek için henüz bir kaç saat daha var. Cüzdanı kabarık Zürihliler birazdan kapanacak mağazaların içinde dengeli bir zerafetle dolaşıyor.

Burası kente gelen yabancıların da uğrak yeri. Ellerindeki alışveriş listeleriyle, trafiğe kapalı caddenin kaldırımları arasında mekik dokuyorlar.

Dünyaca ünlü markaların gösterişli mağazalarını barındıran Bahnhofstrasse’yi kesen sokaklar, hediyelik eşya mağazalarıyla da ünlü. Mağazaların hiç eksik olmayan potansiyel bir kalabalığı var. Turistler İsviçre gezisinden geriye kalabilecek anlamlı bir hediyenin peşinde.

Kaliteli hediyelik eşyaların merkezi de diyebiliriz Zürih’e. Mağazalardaki ürünlerin tamamına yakınını İsviçre malı. “Made in China” etiketli ürün satmadıkları için kendileriyle gurur duyuyorlar.

İsviçre’ye gelip Çin’de üretilen bir saati hediyelik eşya niyetine almayı da zaten kimse aklından geçirmiyor. Turistler genellikle saat ve çikolataların bulunduğu alanlarda biraz daha fazla zaman harcıyor. Kimi saatlerin üstündeki imzayı okumaya çalışıyor, kimi çikolataların ambalajlarını inceliyor. Saat, İsviçre’den alınabilecek en kaliteli hediyelik eşyalardan. Ancak fiyatları malum. Çikolata ise ağızda bıraktığı mükemmel tadın dışında kalıcı bir seçim değil. Bavula girdiği şekliyle çıkması da pek mümkün olmuyor.

Bu durumda seçenekler arasında başka bir ürün öne çıkıyor. Sevdiklerine bu ülkeyi en iyi anlatan bir hediye bulabilmek için mağazaların içini dolduran turistlerin hayatını kurtaran bir ürün… Hayat kurtarma lafını mecazi anlamda kullanmıyorum. Çoğu zaman gerçekten hayat kurtarıyor. Saat ve çikolatayla birlikte bu ülkeyle bütünleşen İsviçre çakısından bahsediyorum.

İsviçre’nin adı kadar ünlü çakıları her zaman alışveriş listelerinin zirvesinde. Yerliler kadar turistlerin de gözdesi olan çakılarının sergilendiği reyonların önü gün boyu kalabalık. İsviçrelilerin Schweizer Offiziersmesser dediği, yabancıların Swiss Army Knife olarak tanıdığı çakılar aynı zamanda ülkenin gururla sunduğu bir mükemmellik, kalite ve titizliğinin de simgesi. Her İsviçrelinin bir İsviçre ordu çakısı bulunuyor. Kadın, erkek, yaşlı, genç fark etmiyor. Çakı taşımak İsviçrelilerin geleneksel bir alışkanlığı. Tren istasyonunda beklerken çakısının törpüsüyle tırnaklarını şekillendiren bayanlara rastlama ihtimali yüksek. Cep telefonlarını bu çakılarla tamir etmeye çalışanlar da sıkça gördüğüm manzaralardan. Kamplarda, dağların zirvelerine yaptığım yolculuklarda karşılaştığım çakılı İsviçrelilerin sayısı ise bir hayli fazla. Son zamanlarda taşınabilir bellek adapte edilen çakılar teknolojiyle de kolayca kaynaşmışa benziyor.

Hayat kurtaran çakılar, dünya üzerinde yapılan pekçok keşfin de vazgeçilmezi. Uzay mekiğini tamire çıkan astronatların bile yanlarından ayırmadıkları bu ürün zor anlarımda bugüne kadar beni de hiç hayal kırıklığına uğratmadı. Son olarak geçen akşam ATM makinasına sıkışan kredi kartımı kurtarma operasyonumda bana verdiği destekten sonra bir kez daha gözüme girdi. Zarif bir aksesuar mı, yoksa hayat kurtarıcı mı siz karar verin ama 125 yıldır üretilen bu çakıların sahiplerini yarı yolda bıraktığını bugüne dek hiç duymadım.

( Bu yazı 13 Eylül 2009 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.)

Avatar photo

Remzi Gökdağ, 1968 Beşiktaş doğumlu gazeteci, yazar ve yayıncıdır. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden 1992 yılında mezun olmuş, gazetecilik kariyerine 1989 yılında Cumhuriyet Gazetesi’nde muhabir olarak başlamıştır. İstanbul konulu haberleriyle çeşitli gazetecilik ödülleri kazanmış, özellikle Park Otel’in mühürlenmesine ve kaçak katlarının yıkılmasına dair haberleriyle tanınmıştır. İzlenim, gezi, inceleme türündeki yazıları çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanmıştır. 1998 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne yerleşen Remzi Gökdağ, Kaliforniya’nın ilk Türkçe gazetesi USA Turkish Times’ın kuruluşunda yer almıştır. Yazarlık kariyerinde, “Başka Şehirler”, “Sevgili İstanbul”, “Amerikan Medyasında 11 Eylül” ve “Park Otel Olayı” gibi eserleriyle tanınmaktadır. “Başka Şehirler” adlı gezi, anı, tarih türündeki kitabı 2019 yılında yayınlanmıştır. Bu kitapta, 22 yıl boyunca üç kıtada beş farklı kentte yaşayarak ve yüzlercesine seyahat ederek edindiği deneyimleri paylaşmaktadır.

Başka Şehirler - Remzi Gökdağ
Başka Şehirler - Remzi Gökdağ
Sevgili İstanbul - Remzi Gökdağ
Sevgili İstanbul - Remzi Gökdağ
Önceki Yazı

Ve teknoloji doğayı baştan yarattı…

Sonraki Yazı

Seyşeller’de 4 gün

OKUMA ÖNERİSİ