Sevim Onuralp – Doğanın içinde uzayıp giden yola baktım. El değmemiş toprak, gökyüzüne ulaşmış binbir çeşit ağaçlar. Bakıma alınan kısa bir mesafede ki, toprak yolda “Arabamın lastikleri” diye hayıflanan kızkadeşimin sesi kulaklarımda; Messegue de’nin uyarısını hatırladım. “Artık bu yağmacılığın sonu gelmelidir. Son söz, insanoğlunun olmalıdır. İnsan alınyazısına hükmetmeli, uçuruma sürüklenmekten kurtulmalıdır. ‘Benden sonra tufan’ diyemeyiz. Nuhun Gemisi’ne yeniden binmeli, büyük kıyımdan kurtulan bütün canlıları sağlam bir limana götürüp onları yeniden geliştirip, yeniden çoğaltmalı.” Sanırım Kanadalıların doğaya karşı hassasiyetleri, önem vermeleri, belki de; bu tür önemli uyarılarda gizli. Günümüz dünyasında her şeyin bir bir talan edilip, yok edildiği gerçeğinde, Blue Mountain’ın yaratılması olağanüstü bir gerçek gibi geliyor gözüme.
Hani, Bursa-Uludağı düşününce aklınıza ve gözünüzün önüne dağ gelir.Yüksek, yüksek. Denizden, şehir merkezinde döne döne çıkarsınız bu dağlara. Bilmem kaç metre rakımda. Oysa, Blue Mountain deyince aklınıza döne döne çıkacağınız bir görüntü gelmesin. Bildiğiniz dümdüz uzanan, yer yer bir aşağı bir yukarı, arabanızla keyif yapacağınız yolun dışında rakım göremezsiniz. Tabii buna rakım denirse.
Blue Mountain da, bildiğimiz tepeleri kayak merkezine dönüştürüp, turizmin önemli bir merkezi haline getirilmesi de, insanoğlunun aklının zenginliğinden mi yoksa ülke ekonomisine katkının ne derece önemli olduğunun bir kanıtı mı, kendi gözlerinizle görmelisiniz.
Georgian Bay gölünden 300 metre yukarıda yer alan ve dağ gibi görünen ama yüksek tepelerden oluşturulan önemli bir kayak merkezi Blue Mountain. Ontario Eyaletinin, Güneybatı Grey Country de, yer alır. Turistik bir beldedir. Doğa güzelliğinin yanı sıra, bisiklet, snowboard, yürüyüş ve elbette kayak ile turistlerin gözde mekanlarındandır. Ekonomik olarakta şehre büyük katkısı vardır. Yaz-kış ziyaretçi akınına uğrar.
Kaya dağcılarında ilgi alanındadır. Son yıllarda artan kros kayağı sevdalılarında uğrak yeri durumundadır. Ziyaret amaçlı iseniz her daim ziyaret edebilirsiniz. İlgi alanlarınızdan dolayı Blue Mountain ziyaretlerinizi günün şartlarına göre takvimlemelisiniz. Kalacak yerlerinizide aylar önceden ayarlamanızı tavsiye ediyorlar. Oteller ve yiyecek yerleri fiyatlı. Özellikle yiyecekler konusunda biraz fazla seçeneğinizin olmadığını düşünüyorum. Genelde zaten insanlar kahve-cay-hamburger veya ayaküstü yapılan yiyecekleri daha ucuz olduğu için tercih ediyor. Mağazalarda fiayatlar elbette turistik olduğu için pahalı. Genellikle spor kıyafetler üzerine yoğunlaşılmış. Soğuk kış günlerinde elinizi yakmazsa, pijama takımlarını tavsiye ederim. Satın alın. Çok güzeller. Evliyalık derler ya, o anlamda.
Blu Mountain’da tepelerden aşağıya doğru kullanabileceğiniz bir-kaç kayak pisti var. Zirveye teleferiklerle veya yürüyerekte çıkabilirsiniz. Kendinize güveniyorsanız. Ulaşım yukarıya yürüme parkında yapılıyor. Yaz döneminde kar göremezsiniz. Kayak için kışı beklemelisiniz. Her mevsime göre düzenlenen faaliyetler var. Çocuklarınızın mutlu olacağı çok seçenekler bulunmakta. Her yer temiz ve düzenli. Terli toplu her bir uca 2-3 dakikada ulaşabileceğiniz bir çember düşünün. Böyle bişe. Şehir merkezine de yaklaşık 3 kilometre. Bir tarafta Blue Mountain diğer tarafta Georgian Bay gölü harika bir yerleşim yeri.
Nasıl gidilir konusunda bilgi vermek istemiyorum. Çünkü ulaşım her alanda farklı, yani bulunduğunuz yerden size çok seçenekler sunabiliyor Geogle Map. Ben Hamilton’dan 2 saat 30 dakikada gittim. İhtiyaç ve kahve molalarını da eklersek bu 3 saati buldu. Zaten acele etmenize gerek yok. Etrafın, doğanın keyfini çıkarın. Öyle bakir ve güzel ki, yol bitmesin istiyorsunuz.
Tabiatın haklı olduğu gerçeğinin karşısında büyülenmemeniz mümkün değil. Her şey sevmekle başlıyor. “Benim ağacım sana ne be, keserim-biçerim” diyemediğin bir ülkede yaşıyorsan, kızma kardeşim. Yoksa bu gözünün gönlünün sevgiyle dolmasını, huzur bulmasını, bu tabiat anaya borçlusun. Temiz hava çiğerlerine ulaşıyorsa, işte şaha kalkmış bu ağaçlara borçlusun. Her türlü doğa hayvanını tanıyıp sevmeyi korunan bu tabiata borçlusun.
Kısacası bu yazıyı doğa bilgesi yazardan, Montaigne’dan bir sersezişle bitirmek isterim. “Ölüm, beni bahçemde lahana ekerken bulursa, öldüğüme değil de, işimi bitiremediğime yanarım.”