Tayland: Uzak Doğunun Kalbi

Ökkeş Ağyar * Bir bahar akşamı otobüse biniyoruz K.maraşdan üç kişiyiz Mahmut abi ,Mevlüt abi ve ben. Öğleye doğru hafif yağmurlu birazda serin bir havada Atatürk havalimanına doğru yol alıyoruz. Grup olarak yüz kişiye yakınız biryerde toplandık toplu pasport kontrolu ve rutin işlemlerden sonra Gulfair’in uçağına biniyoruz. Grubumuz tamamen ticaret ve aynı işi yapan kişilerden oluşunca işler hakkında konuşuyoruz yeni kişilerle tanışıyoruz vs… Uçuşumuz Bahreyn aktarmalı olduğu için önce Bahreyn’e bir kaç saatlik beklemeden sonra Bangkok’a uçuyoruz. Hayatımda ilkleri yaşıyorum bu bana değişik heyacanlar veriyor haliyle. İlk uçağa biniş ilk defa yurt dışına çıkış gibi, öyleki havalimanındaki anonslar bile bir

Ökkeş Ağyar * Bir bahar akşamı otobüse biniyoruz K.maraşdan üç kişiyiz Mahmut abi ,Mevlüt abi ve ben. Öğleye doğru hafif yağmurlu birazda serin bir havada Atatürk havalimanına doğru yol alıyoruz. Grup olarak yüz kişiye yakınız biryerde toplandık toplu pasport kontrolu ve rutin işlemlerden sonra Gulfair’in uçağına biniyoruz. Grubumuz tamamen ticaret ve aynı işi yapan kişilerden oluşunca işler hakkında konuşuyoruz yeni kişilerle tanışıyoruz vs…

Uçuşumuz Bahreyn aktarmalı olduğu için önce Bahreyn’e bir kaç saatlik beklemeden sonra Bangkok’a uçuyoruz. Hayatımda ilkleri yaşıyorum bu bana değişik heyacanlar veriyor haliyle. İlk uçağa biniş ilk defa yurt dışına çıkış gibi, öyleki havalimanındaki anonslar bile bir başka keyif veriyordu bana. Hele uçak yukarı doğru kalkış anında orada tatlı ama birazda endişeli bir heyacn yaşıyordum.

Biraz dan uçakta hostesler içecek servisi yapacaklardı ve nihayet başladılar. Arab uçağı ama filipinli hostesler! her neyse sıra banada geldi ” Portakal yada elma ne istersiniz” gibiden sordular tabiki ingilizce olarak eee ben ne anlarımki ingilizceden tabiki devreye Mevlüt abi girdi çok bilmiş eda ile “Orange please” dedi yani bana portakal suyu söyledi.Meyve suyunu içerken aklımdan bin bir hayaller geçirirken arada bir soru soruyorum Mevlüt abiye o daha önce bir defa gittiği için benim merakımı giderecek cevaplar veriyor derken yemek servisi başladı.

Yine bana sıra geldiğinde “Fish or chicken” Balık veya tavuk dedi hostes. Bende bildiğim bir kaç kelime bile olmadığı halde what? dedim.Bir türlü anlaşamadık sonra baktım olacak değil yandaki bir adamın yediğine bakım bundan olsun diye kaş göz el ile işaret ettim. Demekki tarzanca dedikleri bu olsa gerek.

Sonraki yıllar içinde bir tutkuya dönüşecek olan ilk seyahetim böylece başlamış bulunuyordu.Bahreynde üç saati aşkın bir zaman bekledikden sonra Bangkok uçuşumuz başladı tekrar ve Bangkong’a öğleyin civarı indik.Ben ilk şaşkınlıkla etrafıma bakerken grubumuz bizi bekleyen  tur otobüsümüze doğru yol alıyordu. Havalimanın içindeki serin havadan sonra dışarı hava ile ilk karşılaşmamız sanki saunaya girmiş gibi sıcak ve nemli bir havayı ilk defa soluyordum.Tayland tropikal bir iklime sahip sıcak ve nemli bir hava adetea boğuyordu insanı.Otobüse doğru yaklaştık ooo birde ne görsek Thai kızlar bizi halka şeklindeki çiçeklerle karşılayıp boynumuza takınca sanki biraz hava serinler gibi oldu…

Tabi burda böyle bir adet varmış her gelen gruba böyle çiçekler takılıp bir kaç poz fotoğraf çekilme daha sonra bu resimler tabaklara baskı yapılıp turistlerden ilk para kazanma şeklinde şekilleniyor.

Otobüsümüz önce bizi Yatan buda heykelinin olduğu dev tapınağa götürdü sonrada oturan buda heykelinin olduğu diğer tapınağa götürdü. Rehberimiz bize anlatıyor bildiği kadar diğer Tay rehberi ile.

Tapınaklar Taylanda önemli bir ilgi alanı turistler için gerçekden oturan buda heykelinin 5 ton gibi bir saf altından yapıldığını öğrendik. uyuyan buda heykeli ise tam bir devasa heykel. Heykelin bir ayak parmağı nerdeyse bir adam gövdesi kadar…Sonra adet üzere bir mücevher mağazasına götürdüler bizi orda elmasın ve diğer değerli taşların nasıl işlendiğini anlatan bir slayt filminden sonra mağaza vitrinlerine gittik. sadece bakındım ben bir şey almadım 2-3 bin dolardan aşağı pek takı yoktu zaten.Bu rutin klasik gezi işleminden sonra asıl varacağımız yer olan Pattaya için yola koyulduk Bangkokda fazla kalmadık.Bangkok ile Pattaya arası 3 saat çekiyor otobüsle taksi ile 2 saati bulmuyor. Akşam üzeri otelimize yerleştik Hotel Mountain’e ve hoşgeldin kokteylinden sonra artık Dünyanın en bilinen gece hayatıyla ünlü Pattaya sokakları ve sahilini turluyalım dedik.

ImageUzmanımız Mevlüt abi  olduğu için artık grubu terk ettik üç kişi olarak şura senin bura benim dolaşmaya başladık. Pattaya açık barlar ve stipliz salonları ile ünlü bir yer, her yerde sizi çağıran sesler ve davetkar bakışlarla karşılaşmak orda sıradan bir iş. Bazı yerlerde oturup dinlenip birşeyler içtik ve ben her seferde meyve suyumu isterken no ice (buz hayır) diye uyarıyordum çünkü orda önce bardağı buzla doldurup sonra üstüne içeceğinizi dolduruyor. Bu arada anlatmam gereken önemli bir konu varki o da şu: Taylanda ilke vardığınızda burnunuza dehşet ağır bir koku geliyor özellikle sokakdaki ayak üstü lokantacılık yapan seyyar satıcıların yanından geçerken burnunuzu tutmadan geçemezsiniz çok ama çok ağır bir koku fakat sonraki günlerde buna alışıyorsunuz ve hissetmez oluyorsunuz. Bunun soya fasulyesi yağı kullanıldığından olduğunu söylediler ama bilmiyorum ve bence birazda nemli havanın ve hijyenik kuralların pek işlemediğinden.

Pattayadan günü birlik küçük adalara turlar var her şey dahil 500 baht (14 dolar)  gibi…Kesinlikle öneririm otele çakılıp kalmayın derim. Yılan çiftliği ve timsah çiftliği için yine günü birlik turlar var bunlarıda deneyin.

Taylanda insanlar güler yüzlü turiste karşı son derece sıcak ve saygılılar. Dünyaın en meşhur gösterilerinden biri olan Alcazar Show u mutlaka izlemelisiniz Pattayada tamamı ladyboy lardan oluşan bir gösteri. Şimdi bilmeyenlerde Ladyboy da neyin nesi diyecekler bizdeki halk dilindeki dönme tabiri ile birebir uyuşuyor. Tayland kültüründe Ladyboy sıradanlık bir hayat olmuş artık hemen her yerde bunlardan görebilirsiniz. işin garip tarafı çoğu zaman dikkat etmez iseniz kim gerçek kadın kim Ladyboy tanımakta güçlük çekersiniz.

Dönüş yolundayız tekrar Bangkoktayız biraz alışveriş serbest zaman dahilinde sokaklarda sağa sola bakerken grubu kaybettim ve 3 kelimelik ingilizcem yok ortada kaldım tamda o sırada telefonumun şarzı bitti ve ben tarzanca bir Taylandlıya sim kartımı senin telefona takayım grubu bulayım dedim ve telefonu aldım çok şükür grubumu buldum tekrar eğer bulamasaydım havaalanına gitmemize az bir zaman kalmıştı vay halime.

Bütün bir geziden sonra tekrar hava alanına geldik artık Pattaya ve Bangkok geride kalacaktı. Ben biraz Yelpaze bambudan yapılmış şemsiye dışında pek bir şey almadım.Uçağmız havalanırken son bir kez baktım aşağılara kimbilir belkide bir daha hiç görmeyeceğim bu sıcakkanlı ülkeyi ve insanlarını…

Aklımda kalanlar…

Tayland ucuz ve güvenli bir ülke…
Arabaların kornaları sanki sökülmüşde çalan yok…
Güler yüzlü ve yumuşak başlı insanlar ben hiç bir birine kızan bir Taylandlı bile görmedim…

Ökkeş Ağyar – KahramanMaraş

Başka Şehirler - Remzi Gökdağ
Başka Şehirler - Remzi Gökdağ
Sevgili İstanbul - Remzi Gökdağ
Sevgili İstanbul - Remzi Gökdağ
Önceki Yazı

New York’un Saklıkent’i Alder Lake

Sonraki Yazı

Singapur Notları

OKUMA ÖNERİSİ