Dilek Meşe – Emirates’le gerçekleşen konforlu uçak yolculuğundan sonra gayet merkezi bir yerde bulunan otelimize yerleştik ve önümüzdeki 4 gün içinde bizi nelerin beklediğini merak ederek rahat yataklarımızda uykuya daldık. Ertesi sabah kahvaltıya inen herkesin yüzünde bir hayal kırıklığı vardı. Çünkü hiçbirimiz kahvaltıda yiyecek doğru dürüst birşey bulamamıştık. Fakat acentamızın rehberi bu ihtimali düşünmüş ve yanında Türkiye’den beyaz peynir ve zeytin getirmişti. Peynir ve zeytinleri görenlerin yüzündeki mutluluğu görmeliydiniz.. Eee Türk insanı peynir ve zeytinsiz yapamazdı nede olsa
Kahvaltıdan sonra hep birlikte şehir turuna çıktık. Bu tur esnasında Burj el Arab (yelken otel), Jumeirah Camii, Saat Kulesi, Emirates Kuleleri, Dünya Ticaret merkesi, Dubai Körfezi, Rüzgar Kuleleri, altın ve baharat çarşılarını görme fırsatını bulduk. Bu tur sayesinde benim en önemli gözlemim şu oldu: Reklamın Önemi!
Dünya güzeli ülkemizi doğru tanıtamadığımız için ne kadar çok turist kaçırdığımızı esefle gördüm. Çölün ortasına kurulmuş bence sanal bir şehir gibi duran Dubai doğru ve etkili tanıtımla dünyanın en zengin turistlerini çekiyor. Her yerde yüksek, çılgın mimariye sahip binalar, geniş çok düzgün otoyollar, saygılı ve düzenli trafik (özellikle Mısır’dan sonra bir Arap ülkesinde böyle olabileceğine inanmak çok zor oldu ama) Bunun nedenlerinden biri: Dubai’de devlet vergi almıyor ama o kadar yüksek trafik cezaları varki insanlar trafik suçu işleyemiyor. Ayrıca ülke islami koşullara göre yönetilen bir krallık.. Zaten bu nedenle suç oranı neredeyse sıfır! Hırsızlık, kapkaç vb. suçlar hiç işlenmiyor. Çok çok fazla güvenli bir ülke o kadar ki inanamıyorsunuz dünyada böyle bir şey olabileceğine; özellikle İstanbul’da yaşayan benim gibi biri için..
Dubai bir alışveriş cenneti.. Zaten turistlerin çoğunu bu şekilde çekiyorlar. Yılın belli zamanlarında alışveriş fuarları düzenleniyormuş. Devlet bir indirim oranı belirliyor ve tüm alışveriş merkezleri bu indirime katılıyormuş (ama eminim bu dönemlerde otel fiyatları da aynı oranda artıyordur).
2. gün yine kahvaltının ardından, 2 saat süren bir otoban yolculuğundan sonra Abu Dhabi şehrine ulaştık. Abu Dhabi, Dubai’ye göre çok daha oturmuş, daha zengin, daha yeşil ve modern bir emirlik. Aslında her iki emirlikte çok modern.. Yabancılar istedikleri kıyafetlerle istedikleri gibi dolaşıyorlar. Kimsenin dönüp baktığı bile yok. Bir yanda yüzü peçeli, kara çarşaflı bayanlar, bir yandan da şortlu, mini etekli yabancılar..
Ayrıca, Abu Dhabi daha zengin bir emirlik. Çünkü burada çok fazla petrol var. Dolayısıyla, paranın yaptırabileceği herşeye sahip olmuşlar. Özellikle gezdiğimiz yerler arasında bulunan Emirates Palace Otel’ini görmelisiniz. Yapımının maliyeti tahmin bile edilemeyen, yıllarca odalarını en yüksek fiyatla satsa bile maliyetini karşılayamayacak, krallığın zenginliğini dünyaya göstermek için yapılmış, gösterişli kelimesinin anlatmak için az geleceği bir şaheser..Bu otelin yapılış amaçlarından biri de; Dubai’deki Burj el Arab’ın çok ünlenmesi ve bir nevi biz daha iyisini yaparız diyebilmek. Biliyorsunuz Dubai son dönemde moda deyimiyle “in”. Abu Dhabi daha zengin olmasına rağmen biraz geri planda kalmış. Mevcut petrol rezervlerinin de maximum 100 yıl içinde tükeneceğini bildiklerinden, geleceğe bir nevi yatırım yapmak istiyorlar. Sarayın bu kadar reklamını yaptıktan sonra, gelelim diğer gezdiğimiz yerlere; İttihat Caddesi, Volkan çeşmesi, dünyanın 2.büyük camisi olan Abu Dhabi camisi ve marina..
Hilton otelinde aldığımız lezzetli öğle yemeğinden sonra, şehri yukarıdan görmek için otelin terasına çıktık. Manzara enfesti. Çölün ortasında böylesine bir vaha kurmak inanılmaz bir iş. İnanılmaz çünkü ülkemizde bolca bulunan bir çok şey burada çok değerli; ağaçlar, çiçekler, bunları dikmek için gerekli toprak, meyve, sebze.. en önemlisi de SU. Su kaynakları olmadığı için tüm ihtiyaçları için gerekli olan suyu deniz suyunu arıtarak elde ediyorlar. Bunun da maliyeti tabi ki çok yüksek. İnsan düşünmeden edemiyor, güzelim ormanlarımız, su kaynaklarımız aslında o kadar değerli ki, böyle bir yere gelince daha da iyi anlıyorsunuz. Bunları düşünerek geçirdiğimiz yolculuktan sonra Dubai şehrine geri dönüyoruz.
Mısır’daki gibi burada da yemek yemek için tur yapan tekneler var. Yanlız bunların farkı daha küçük ve daha orjinal olmaları. Bizde akşam yemeğimizi bu tipik tahta teknelerinden birinde Dubai körfezinde yapılan tekne turu esnasında alıyoruz. Bu sayede Dubai şehrini körfezden de görme olanağı buluyoruz. Yanlız bu tekne turlarının Mısır’dakinden bir farkı da malesef yemek üstüne burada dansöz çıkmıyor :)
Yemeğin ardından otele dönüş yolculuğunu istisnasız herkes ertesi gün saat 15:00’e kadar olan boş vakti geçireceği alışveriş merkezini planlamakla geçirdi. Sabahleyin otobüstekiler kendilerini bekleyen alışveriş macerası için heyecanla yerlerinde duramıyorlardı sanki (tabi ki erkekler hariç:) Yaklaşık 4 saat süren alışveriş turundan sonra saat 15:30 civarı bizi otelin önünden alan jeeplerle safari turuna çıktık. Hepimiz merak ediyorduk, çölde safari turu nasıl olacaktı? Yaklaşık 45 dakikalık yolculuk esnasında filmlerdeki çöl sahnelerini andırırcasına, dağları arkada bırakarak çöle doğru yol aldık. Biranda yolun her iki tarafıda uçsuz bucaksız çöl ile kaplandı. Jeepler küçük ve büyük kum tepelerinden bir iniyor bir çıkıyor adrenalinimiz sürekli yükseliyordu. Kendimizi bir Amerikan filminin içinde gibi hissediyorduk. Jeep her an kuma saplanacak ya da yan yanatacak gibiydi. Bu macera dolu safarinin devamında bir çöl kampına vardık. Değişik Arap yemeklerini tattık. Kampın ortasında yer alan sahnede müzik eşliğinde ortaya çıkan dansöz herkesin keyfine daha da bir keyif kattı. Gecenin bitiminde yorgun ama mutlu bir şekilde otelimize döndük.
Ertesi sabah kahvaltıdan sonra otobüse binip havaalanına gitmek için lobide toplanılmaya başlandığında yüzler bir seyahatin daha bitmiş olması sebebiyle hüzünlüydü. Çok güzel anılarla evlerine döndüklerini, yeni bir seyahatte yine buluşmak istediklerini söyleyerek herkes birbirinin telefonlarını alıyor, yine görüşelim sözleri veriliyordu.
guzel ama biraz sade olmus sanirim….
gerçekten sade olmuş… dubai gibi, insanın merak uyandıran bir yere yapılan gezi daha ayrıntılı olmalıydı fakat emeğiniz için teşekkürler.