Rusya steplerinde dörtnala

2 dk okuma

Otobüste 28 Türk. Kuzeyin, haritada zor bulunacak bir ücra şehrinden Moskova’ya dönüyorlar. Dışarıda hafiften kar, harbiden soğuk var. İçlerinden biri Türk Yahudisi. En komik Yahudi fıkralarını o anlatıyor. Hahamla imama rahat vermiyor! Tarladan toplanan pamuğu sokup, öbür yandan Amerika yolcusu paketlenmiş tekstil çıkaran bir fabrikanın temsilcisi. “Ne alırım, ne satarım?” diyen cin gözleri fıldır fıldır. Bir başkası Bursa’dan gelmiş, kumaş pazarlama peşinde. Rusya’nın taşrası kış uykusuna yatmak üzere. Otobüsün iki yanından mütevazı köy evleri geçiyor.

Otobüste 28 Türk. Hepsi birer ‘uçbeyi’. Modern zamanların ‘akıncıları’. Sınır tanımayan müteşebbisler. Kafaların Kapıkule’yi geçemediği günlerden, Rusya içlerini fethetmeye uzanan ‘yakın tarihin’ vakanüvisleri. Biri taze bankacı, kredi satma derdinde, ama biraz ‘gergin’, bizi aralarına almayan Avrupalılara veryansın ediyor. Bir başkası çiçeği burnunda gencecik bir kızcağız. Britanya’da tekstil mühendisliği okumuş, baba işini Moskova’ya taşımış, yaşıtları Türkiye’de çeyiz derdindeyken o Rusya steplerinde aksesuvar satma telaşında: “Rusya’da iş yapmak kumda voleybol oynamaya benziyor” diyor, “Burada başarırsan, başka yerde iş yapmak salonda oynamak gibi çocuk oyuncağı olur.” Sağda bir kayın ormanı dağa taşa yayılmış. Henüz karlı değil. Beyaz günlerin eli kulağında.

Otobüste 28 Türk. Kılıçla dünyayı fetheden ataların, iğneden ipliğe bin türlü malla dünya pazarlarını fetheden torunları. İçlerinden biri Türk ihracatçılarının eski başkanı. Seçimde ‘baraja’ takılanlardan. Ankara’da olmayı hayal ettiği günlerde, İvanova-Moskova otobüsünde yolcu. Şikâyetçi görünmüyor, genç müteşebbislere ağabey nasihatları veriyor.

Bir başkası daha 20’li yaşlarında Güney Afrika’da sabun fabrikası kurmuş, ortağından kazık yemiş, kuzeye dönmüş yüzünü, Rusya’ya gelmiş.
3 milyon dolarlık Türk tekstili satmış Moskova’ya, son birkaç yılda.
İçlerinden biri devletin en yüksek temsilcisi. ‘Korkulan’ değil’ sevilen’,
babacan biri. Müteşebbisin önünde nefes nefese, omuz omuza koşuyor. Karanlık çöküyor otobüsün üstüne, farlar cırcırböceği gibi bozkırda. Derin bir sohbet başlıyor, memlekete dair.

Otobüste 28 Türk. İki gün İvanova’yı arşınlamışlar. Rusya’nın tekstil başkentini. Kimisi yatırım, kimisi fason üretim peşinde, kimisi kumaş, aksesuvar satma derdinde. Kimisi sadece ‘Rusya nereye gidiyor?’ diye merak edip İstanbul’dan gelmiş. Kimisi ‘seferi’ olmasına rağmen ‘niyetli’. Diğerleri yemek paketletip onlara iftarlık hazırlıyor, ‘Sevabınıza ortak olalım’ diye gülüşüyorlar. Hoşgörü ve dostluk havası dört dörtlük. Rus-Türk İşadamları Birliği namıyla maruf ‘akıncılar birliği’ tutmuş müteşebbislerin elinden, yeni ufuklara yelken açmışlar. Herkeste bir heyecan, bir umut var.

İçlerinden biri mealen diyor ki: “Ey Ankara! Duyuyor musun sesimizi? Birileri bir yerlerde tırnaklarıyla kazıyıp dağları, tepeleri aşıyor. Müteşebbisin elini, ayağını bağlayan prangaları çözün!”

Garibanın sesi Rus steplerinde dağılıp gidiyor. Artık ‘şehir ışıkları’ görülüyor uzaktan. Moskova’dayız. Bir seferden daha ‘çocuklar gibi şen’
dönmenin mutluluğu yorgunluğumuzu alıp götürüyor.

Önceki Yazı

Samoa Notları

Sonraki Yazı

Nelson Mandela’nın Ülkesindeyim

Yoldan Notlar son yazılar

BAE Yollarında 9 gün

Birleşik Arap Emirlikleri Seyahati Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), keşfetmeyi göze alanlar için pek çok sürprizi de

Kuzey İspanya’da 8 gün

İspanya’yı Madrid’le tanıyıp, Barcelona ile sevmiştim. Granada’nın Alhambra Sarayını, Cordoba’nın sütunlu camisini, Ronda’nın uçurumlarını gördüğümde bu

Kopenhag’ dan Malmö’ye

Noel tatili dolayısıyla Kopenhag sokaklarında in cin top oynadığından, programımda ani bir değişiklik yaparak İsveç’e gitmeye

Katmandu’ya doğru…

Mel Ozsimsek – Ilkokul donemimde istanbul un mahallerinde kosup oynarken, dar geldi o sokaklar bana, agaclar

Mozart’ın Evinde

Tüm Avusturya’ya  Mozart’ın kokusu sinse de  Salzburg’un ayrı bir yeri var. Ne de olsa Mozart’ın doğduğu