Mauritius

5 dk okuma

Serra GÜRÇAY – Eğer tatilinizi tropikal bir adada geçirmeyi hayal ediyorsanız, broşürlerde gördüğünüz beyaz kum, palmiye ağaçları ve turkuaz dalgaların kenarında kokteylinizi yudumlayıp, gün boyu güneşlenmek veya mercan kayalıklarında denizin dibini keşfe çıkmaktan hoşlanıyorsanız, değişik kültürlerin birleştiği ortamlar sizi heyecanlandırıyorsa… her keseye uygun konaklama imkanlarıyla Mauritius’da, hem tropikal rüyanızı gerçekleştirebilecek hem de farklı kültürlerin şaşırtıcı uyumuna tanık olacaksınız.

Burası nereye benziyor?

Hint Okyanusunda bulunan adalar arasında en gelişmiş ve sanayileşmiş olan Mauritius dünyanın önde gelen şeker üreticilerinden biri. Mauritius’da insanlar geçimini, tekstil, turizm ve şeker ihracatından kazanıyor. Bu ada, ince uzun saza benzeyen, ve ucu püskül püskül şeker kristalleri ile bezenmiş şeker kamışı tarlalarından geçilmiyor. Çoğu kez denizi, bu ışık saçan püsküllerin arasından görüyorsunuz.

Adaya geldiğinizde ilk gözünüze çarpan geniş otobanlar, fabrikalar ve çeşitli sanayi kuruluşları….Bu aşamada: “Eee….nerede benim hayalimdeki tropikal ada ?” diyebilirsiniz.

İlk aşamada tropikal cennet beklentinizi uçaktan indiğinizde yüzünüze esen tropikal iklim sıcaklığı ile geçiştirmek durumundasınız…Trafik ve yoğun yapılaşma sizi hayal kırıklığına uğratabilir…Ana yoldan çıktıktan sonra birdenbire şaşkınlığınız bir kat daha artacak ve içinizden “Yahu ben doğru yere mi geldim, burası pek düşündüğüm Mauritius’a benzemiyor” diyeceksiniz. Karşınızda dar sokaklar, sari giymiş kadınlar, Hint alfabesi ile yazılmış yazılar, doğu mimarisinde yapılmış rengarenk minik bahçeli evler, içinden insanların sarktığı otobüsler… kısacası kendinizi birdenbire Hindistan’da buluveriyorsunuz.

Mauritius her ne kadar coğrafi olarak Hindistan’dan çok Afrika kıtasına yakın da olsa, Hintliler esir ticareti döneminde buraya getirildiklerinde kültürlerini de yanlarına almış ve bu adayı Hindistan’ın bir sayfiye alanına dönüştürmüşler.

Adanın kültürel renklerine tam alışırken “Tamam işin rengini anladım, bu adayı çözmeye başladım” dediğiniz sırada, karşınıza bu sefer de Fransız sömürgecilerden miras kalmış “creole” diye adlandırılan Fransız ve Afrika kültürlerinin karışımı, kısaca “adalı Fransızca” olarak özetleyebileceğimiz bir dil, yaşam tarzı ve en önemlisi mutfak çıkıyor. Eğer bir de ada yerlileri arasına Çinli ve İngilizleri de eklersek, başta bahsettiğim “farklı kültürlerin şaşırtıcı uyumu” kavramı daha da bir anlam kazanıyor.

Biraz eskilere gidersek, Mauritius ayak basılmamış bir adayken, 1598’den, özgürlüğe kavuştuğu 1968’e kadar, Portekizliler, Hollandalılar, Fransız ve İngilizler olmak üzere dört kez el değiştirmiş.1.2 milyonluk nüfusun dağılımına bakarsak, adanın % 68’ini Hintli, % 27’si creole, % 3’ü Çinli ve %2’sini ekonomiyi elinde tutan Fransız ve İngilizler oluşturuyor.

Adada nerde kalınır…

Mauritius’un, komşu adalardan farklı en büyük özelliği konaklama konusunda sunduğu çeşitlilik. Mauritius, Madagaskar, Reunion ve Seychelles adalarına göre hem çok daha fazla yatak sayısına sahip, hem de en lüksünden en mütevazı “kendin pişir kendin ye” tipine kadar değişik konaklama özelliklerine sahip.

Adanın doğu kısmı rüzgarlara daha açık olduğundan, deniz tatili ve dalmak için batı kısmını tercih etmekte yarar var, Trou aux Biches, Grand Baie, Flic en Flac başta tercih edilecek koylar.

Mauritius’a gidip de yapmadım demeyin….

Eğer bekarsanız evlenin….
Fransız edebiyatının meşhur romantik eserlerinden “Paul ve Virginie”nin hikayesi bu sahillerde geçiyor. Buradan yola çıkarak Mauritius “Evlilik Turizmi” açısından çok ilgi görüyor. Siz otelin plajında beyaz kumlardan kale yaparken ansızın yanınızdan gelinlikli bir genç kız geçebilir.

Deniz dibinde yürüyüş…
Jules Verne hayranlarını fazlasıyla heyecanlandıracak bu aktivitede kafanıza geçireceğiniz dev bir “kavanoz” ile mercan kayalıklarında rehber eşliğinde yürüyebilir, akvaryum berraklığındaki denizin dibinde ancak ansiklopedi ve belgesellerde görebildiğiniz balıklara tanık olabilirsiniz.

Yunus balıklarıyla yüzmek…
Sahile çok yakına gelen yunus balıklarıyla yüzebilir ve fotoğraf çektirebilirsiniz.

Mercan kayalarında dalmak…
Dillere destan Hint okyanusunun dibi yüzeyinden çok daha güzel. Eğer dalmaktan hoşlanmıyorsanız bu işi şnorkelle de yapabilirsiniz. Sürüler halindeki rengarenk balıkları görünce bir an için kendinizi Walt Disney’in “Nemo” filminde oynuyor sanabilirsiniz.

Séga…
Séga tipik yerli adalı danslarının Mauritius versiyonu… İlk başta esirlerin akşam eğlenmek ve aralarındaki dil engelini aşmak için başlattıkları bu dans türünü adada bol bol seyretme imkanı var. Şimdi daha çok turistik amaç ile sergilenen dans, güneş batımında kumsalda yakılan ateş etrafında yapılıyor. İyi bir sega dansçısı olmak için vücudunuzun üst kısmını hiç oynatmadan bel ve kalçanızı müziğin kıvrak ritmine bırakmanız ve “…en bas, en bas…” diye bağırdıklarında yavaş yavaş eğilmeniz gerekiyor.

Tarkan dinlemek…
Adalılar müziğe ve dansa çok meraklılar, kulağınıza tanıdık bir melodi gelirse şaşırmayın, yerliler Tarkan’ın şarkılarını Türkçe sözleriyle söylüyorlar, onlar size Sega öğretirken siz de onlara rahatlıkla göbek atmayı öğretebilirsiniz.

Mauritius�a gidip de yemedim demeyin…

“Palmiye kalbi”…
Bu adada palmiye ağaçları bir çok işlevi görüyor, gündüz kumsalda sizi güneşten korurken akşam tabağınızda nefis bir salata şekline dönüşüveriyor. “Palmiye ağacının kalbini” sizin gözleriniz önünde çıkarıyorlar. Bildiğiniz palmiye dalını kesip içindeki beyaz et kısmına gelene kadar soyuyorlar ve ortaya görünüş ve tat olarak biraz kuşkonmazı andıran ve salatası yapılan nefis bir lezzet çıkıyor.

Hint Yemekleri…
Bu adada Hint yemeklerinin en güzel örneklerinden bulabilirsiniz, çeşitli “curry’lerin” yanı sıra mezelerin yanında getirdikleri sıcak “Poppadums’ların” (gevrek dürüme benziyor) tadına doyum olmuyor.

Deniz Mahsulleri…
Adada balık ve deniz mahsulleri bol. Çoğu kez bir tabakta değişik mutfakları bir arada bulmak mümkün. “Ahtapot Masalé” örneğinde olduğu gibi, créole usulü pişirilen ahtapotun yanında Hint usulü pişirilmiş mercimek ve Çin usulü pişirilmiş ıspanak ve beyaz pilav geliyor.

Mauritius, dinlenmek, deniz tatili ve değişik mutfakları keşfetmek için çok uygun bir ada. Başkent Port au Prince’e, Hint pazarına göz atmak ve adanın çok meşhur olan hasır çantalarından almak için gidebilirsiniz. Ancak adanın en güzel tarafları deniz kenarı ve plajlar. Eğer el değmemiş bir doğa ve bakir bir adada tatilinizi geçirmek istiyorsanız Mauritius size fazla “şehir” gelebilir. O zaman kesenin ağzını biraz daha çok açıp komşu ada Seychelles’e gitmeyi tercih edin.

Tropikal bir ortamda, kumsal ve denizin dışında sarp dağlara tırmanıp manzarayı yukardan seyretmeyi tercih edenlerdenseniz, dağ, trekking ve sessizlik tatilde aradıklarınızın başında geliyorsa, o zaman da tercihinizi Reunion adasından yana kullanmanızı tavsiye ederim.

Önceki Yazı

Cayman Adalarında ‘Hazine Avı’

Sonraki Yazı

Yasak Şehir

Yoldan Notlar son yazılar

BAE Yollarında 9 gün

Birleşik Arap Emirlikleri Seyahati Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), keşfetmeyi göze alanlar için pek çok sürprizi de

Kuzey İspanya’da 8 gün

İspanya’yı Madrid’le tanıyıp, Barcelona ile sevmiştim. Granada’nın Alhambra Sarayını, Cordoba’nın sütunlu camisini, Ronda’nın uçurumlarını gördüğümde bu

Kopenhag’ dan Malmö’ye

Noel tatili dolayısıyla Kopenhag sokaklarında in cin top oynadığından, programımda ani bir değişiklik yaparak İsveç’e gitmeye

Katmandu’ya doğru…

Mel Ozsimsek – Ilkokul donemimde istanbul un mahallerinde kosup oynarken, dar geldi o sokaklar bana, agaclar

Mozart’ın Evinde

Tüm Avusturya’ya  Mozart’ın kokusu sinse de  Salzburg’un ayrı bir yeri var. Ne de olsa Mozart’ın doğduğu