Köln’den selamlar

6 dk okuma

Ali Osman Kara  – Frankfurt-Giessen’den trene biniyorum yolculuk Köln’e…Köln, Almanya’nın güneyinde yer alan şirin bir şehir, yaklaşık 1 milyon nüfusu var, ben gittiğim zaman Haziran ayı idi ve Dünya Kupası vardı gerçekten trende giderken İngiliz holiganların parçaladığı koltukları görünce şaşırmadım,  çünkü Almanlar İngilizler ile tarih boyunca hep soğuk savaş yaşamışlar 2.Dünya savaşı sırasında Hitler İngiltereyi almak istemiş, ama Amerika İngiltere’nin yanında yer almış ve adeta kurtarmıştı İngilizleri.Holiganları engellemek için Frankfurtta İngiliz polisi Alman polisiyle beraber resmi kıyafetle görev yapıyordu..

Trenle yaklaşık 1.5-2 saat saat sürüyor Frankfurt-Köln…Ama trenler o kadar modernki 140 km hızla gidiyor ve 2 katlı treni de ilk Almanyada gördüm… Keşke dedim bu imkanlar bizim ülkemizdede olsa, çünkü Türkiye’de son trene bindiğimde Söğütlüçeşme’den Kartal’a giderken tren Maltepe civarında arıza yapmıştı, ama Alman tren yolu firması DB(Die Bahn) özel bir firma, çoktan özelleştirilmiş, hizmetleri süper… Bir şey sorsanız hemen yardımcı oluyorlar güleryüzle..Ayrıca Almanyada hafta sonu trenle seyahat oldukca ekonomik 24 euro yanılmıyorsam ödüyorsunuz ve hafta sonu bileti denen wochen ticket alıyorsunuz, o biletle Almanya içinde sınırsız gezebiliyorsunuz beş kişi hemde… inşallah bizim tren yollarıda özelleşir ve bu imkanlara kendi insanımızda kavuşur..

2 saatlik yolculuğun ardından, tren Köln’de bırakıyor bizi…İstasyon o kadar kalabalıkki Dünya Kupası nedeniyle bir karnaval havası var adeta…İstasyonda içindeyken bir ara kafamı kaldırdım tavana baktım ve bir ülke bir organizasyona ne kadar iyi hazırlanır, bunu gördüm, tavanda Zidane, Figo, Ronaldinho gibi yıldızların resimleri karikaürize edilmiş komple boyanmış, ve ilk bakışta mükemmel bir görüntü ortaya çıkıyor..

Almanya’nın büyük şehirlerinden en eskisiymiş Köln… Adını M.S. 50 yılında “Colonia” olarak adlandıran Romalılardan almış. Roma İmparatorluğunun şehir yöneticisi burada ikamet etmiş, bu nedenle hızla gelişerek imparatorluğun Alplerin kuzeyinde bulunan önemli bir ticaret ve üretim merkezi olmuş. Romalılar Geç Antik dönemde Hıristiyanlığı da buraya getirmişler; böylece Piskoposluk merkezi de kurulmuştur. Şehrin Frankların yönetimine geçtiği döneminin getirdiği kargaşadan sonra Büyük Karl 785 yılında Köln’de Başpiskoposluk kurmuş. Kutsal Roma İmparatorluğu döneminde en güçlü feodal yöneticilerden biri olan Köln Başpiskoposu, İtalyan Şansölyesi (11. YY) ve Elektör (14. YY) unvanlarını almıştır. Şehir, Ortaçağda iyiden iyiye gelişmiş; yaklaşık 12. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar, Almanca konuşulan coğrafyada refah düzeyi en yüksek ve en kalabalık yerleşim birimi olmuş. Köln halkı, 1288 yılından itibaren Başpiskoposluk ve Şehir Yönetimine karşı kazandığı askeri zaferden sonra, siyasi ve ekonomik gücü kendi eline almış; her ne kadar kendini ancak 1475 yılında bağımsız bir şehir olarak kabul ettirebilmişse de 1388 yılında ilk şehir üniversitesini kurmuştur. Gerçekten nufusun onda biri öğrenci diye duydum Köln için…

İstasyondan dışarı ilk adım attığımda karşıma öyle bir yapı geldiki, önce acaba bu bir postermi yada tablomu dedim şaşırdım kendi kendime …Çünkü o kadar mükemmel bir yapıki Köln Dom yani Köln Kilisesi(Katedrali) çok  etkilendim..Orta çağ mimarisine uygun yapılmış, ve bugüne kadar iyi bir şekilde korunmuş. Korunmuş dedim, Almanya’da binalar genel anlamda çok bakımlı, 150 senelik evler gördüm Altstadt denen şehirde (türkçesi eski şehir anlamına geliyor)…Bu bakımdan bizim 15 senelik evler dökülürken, Almanya’da evlere çok iyi bakılmış, restorasyon sıva ve boyaları düzenli yapılmış…Köln Dom’a doğru yaklaştıkça hayranlığım artıyor, önünde basamaklara insanlar oturmuş kalabalık bizim İstanbulda’ki Sultanahmeti andırıyor ilk bakışta…Köln’nün her zaman hareketli olan yeri  Dom civarı. Ren nehri kıyısındaki Katedralin yapımına 13. yüzyılda başlanmış. Tam olarak 1880 yılında bitirilebilmiş. 157 metre yüksekliğindeki ikiz kulelerini şehrin hemen her yerinden görmek mümkün… Unesco tarafından Dünya Mirasları listesinde yer alıyor…Ama duydumki, Köln Belediyesi katedral çevresine gökdelen projeleri hazırlmış bu yüzden listeden çıkartılma ihtimali olduğunu duydum tarihsel doku bozulacağı gerekçesiyle…Gittiğimiz gün Cumartesi idi ve sabah saatleri 11 gibiydi, içeri girdik ben resimler çektim, ama aynı zamanda insanlar ayin yapıyordu ibadet yapıyordu..Hoşuma gitti Almanlar 600 küsur senelik binayı hala kullanıyorlardı, ibadet yapıyorlardı…Ama biz Ayasofya’da 1500 yıllık bir camide kendi ibadetimizi yapamıyorduk, ve bu konu siyasi boyut kazanmıştı…

Köln şehrini ortadan ikiye bölen Ren nehri şehre girerken karşılıyor sizi…Tren köpürüden geçerken nehir üzerinden dikkatlice baktım, ve nehrin çevresinde Belediye insanların oturup dinlebileceği çim alanlar yapmış…İster oturup uzanıyorsunuz, nehre bakarak isterseniz hemen karşıdaki İtalyan dondurmacısından dondurma alıp yiyebiliyor yada İtalya Pizzası deneyebiliyirsiniz..Bizde olsa heralde görevliler gelip yasak kardeşim oturmayın derdi :)..Ren nehri çevresinde karşılıklı çok eski evler var..Ben Almanyada evlerin en çok çatılarına hayran kaldım..O kadar güzel yapmışlarki çatıları, adeta sanat eseri gibi duruyor, Hem kullanışlı yapıp bir çatıya 2 daire yada 2 kat yapmışlar hemde güzel bir görüntü oluşmuş…

Köln caddelerine dalıyoruz, alışveriş yapıyoruz biraz…Bir caddeleri var bizim İstiklal Caddesi’ne benziyor sağlı sollu giyim magazaları restorantlar yanlış hatırlamıyorsam ismi Hohe Strase idi ve oldukça kalabalıktı maç nedeniyle adım atamıyorduk adeta ama bir karnaval havasındaydı Köln Dünya Kupası maçı nedeniyle Çekler akın etmişti Köln’e sanırım Çek Cumhuriyeti-Gana oynayacaktı o gün ‘Çeşin’ diye bağırıyorlardı Çekler, gerçi günün sonunda baya üzüldüler çünkü Gana onları farklı yendi o gün…

Ren nehri gerçekten Köln ile özdeşleşmiş…Bizim Boğaz manzarası kadar olmasada oldukça geniş bir nehir ve üstünden köprüler yapılmış tren nehrin üzerinden geçiyor hoş bir görüntü çıkıyor ortaya…Nehir çevresinden gezdikten sonra Köln içlerini geziyoruz eski evler eski mimari gerçekten büyülüyor sizi… Bir de Almanya’da bazı evlerin üstüne yapılış tarihini yazmışlar 1905, 1910, 1890 rakamları sizi her ne kadar şaşırtsa da yapıların hala ayakta duruşu ve estetiği etkiliyor insanı…

Derken acıkıyoruz, bir yemek yiyelim diyoruz ablamlarla gitmiştim 6 kişiydik yemeği de bir Türk lokantasında yiyelim dedik…Bu vesileyle başladık Türk restorantı aramaya, bir tane bulduk Döner vardı ama restoran sahibi Rus çıktı, sorduk tarif etti yürüdükçe bir Türk mahallesine yaklaştık ve en sonunda bulduk…Cadde ve sokaklarda Türk kuyumcuları, Türk marketi ve Türk lokantası…Burdan sonrasını anlatmayım, restoran beklediğimiz gibi çıkmadı, temiz değildi 1 saat bekletildik, yemekler geldi çatal yoktu, pek memnun kalmadan ayrıldık hem doymamıştık, hemde çok yüksek ücret ödemiştik sanırım Urfalı idi ismi restoranın ve anladığım kadarı ile Almanlar o restorana gitmiyordu sadece Türkler gittiği içindir belki iyi standart bulamadık. İşte bu yüzden bence gettolaşma iyi bir şey değil, bir arada aynı mahallede olması bir topluluğu bazen böyle olumsuz hizmet almanıza yol açabiliyor..

Restoran ve işletmecilik konusunda İtalyanlar Almanya’da bir numara. Aynı zamanda dondurma sektöründe de..Almanya’da kafanızı nereye çevirseniz bir İtalyan Pizza restorantı yada dondurmacı görebilirsiniz…İyi para kazanıyorlar  yanılmıyorsam 9-10 euro civarındaydı pizzalar ama gerçekten hizmet çok iyi, restoranları tertemiz.. Bizim gittiğimiz Türk restoranın tuvaleti ve lavabosu berbattı, ama İtalyan restoranı her yeriyle tertemizdi işte belkide bundan dolayı her kesimden insanı çekiyor bu İtalyanlar, işlerini güzel yapıyorlar, onun için verdiğimiz parayı İtalyanlara sonuna kadar helal etmiştim…

Artık akşam saatleri geliyordu bize de Köln’den ayrılıp Frankfurt-Giessen’e dönmek kalıyordu… Eski Romalıların bir sözü bugün hala geçerli: “Köln’ü görmeyenler, Almanya’yı görmüş sayılmaz” Gerçekten de Köln’de görülmeye değer o kadar çok yer var ki… …Arkamızda Ren Nehri ve batan güneşin göl üzerindeki mükemmel manzarasını bırakarak uzaklaşıyoruz… Dom binasının şehre kattığı siluet ise bizi unutulmaz bir günün sonunda uğurluyor gizemli bir şekilde…

Önceki Yazı

Küçük bir ülkenin küçük bir kenti

Sonraki Yazı

Birkaç günlük Hong Kong

Kentler son yazılar

Pamplona Sokaklarında

Twitter, Facebook ve hatta cep telefonlarından önce, dünyayı radyo, gazete, ansiklopedi ve kitaplardan öğrendik. Ernest Hemingway

Başka Şehirler

Remzi Gökdağ’ın yeni kitabı Başka Şehirler, E Yayınları'ndan çıktı. Keşfetme merakımızı irdeleyen, gerçekle düş arasında uzanan

Başka şehirlere zaman yolculuğu

Keşfetme merakımızı irdeleyen, gerçekle düş arasında uzanan yolculuklara zemin hazırlayan kitapta mekânlar insanları, insanlar mekânları anlatıyor.