Seval – Kamboçya’ya gitmek için çelik gibi sinirlere ihtiyacınız var çünkü fakirlikleri bir yana dünyanın en büyük katliamlarını yaşamış olmaları (sağolsun kralları yönetimi çin destekli Pol Pot denilen adama teslim edince o da devrimin köylülerden kurulacağına inanıp 1975-1979 yıllarında ülkenin okumuş kesimini sonradan ölüm tarlaları adını alacak yerde akıl dışı yöntemlerle çalıştırıp sonrada toplu öldürmüş. Ölüm tarlalarında dolaşırken yerde hala kemik, kumaş parçalarını görüyorsunuz. Bir de anıt olarak insanların kafatasları ve kemiklerinden oluşan devasa yapıyı görünce tüyleriniz diken diken şehre dönüyorsunuz. Bu da yetmediyse sistemli işkence yaptıkları hapishaneye(sanırım soykırım müzesi adını koymuşlar) gidin.
Küçük hücrelerin içinde ayaklarından bağlandıkları zincirleri, yaratıcı işkence aletlerini, odaların içerisinde tek yatak ve başucundaki resimde ölenin yatakta nasıl vahşice öldürüldüğünü görüyorsunuz. Alt katta ise öldürülen kurbanların korku dolu son kez objektife bakışları içinizi dağlayabilir. Vietnam’ın ülkeye girip kızıl kmerlerin vahşetine son vermesiyle Pol Pot kaçıyor (1997 ‘de öldükten sonra kmerler dağılıyor)ve o dahil hiç bir kızıl kmerli yargılanmıyor.
ImageBaşka bir sergide de onların hikayesi anlatılıyor, emir verildi yapmak zorundaydık ya da iyi bir kardeşti sessiz sakindi. Dediğim gibi sinirleriniz sağlam değilse gitmeyin ölüm tarlalarına. Şehre döndükten sonra yemek yemek acı veriyor bir de kafelerin çevresinde güvenlikçiler sizi dilenci ve satıcılardan koruyor sözümona. Halk fotokopi baskılı o dönemle ilgili yazılmış kitapları satıyorlar.
Angelina Jolie haklıymış ordan evlat edinmekle dünyanın en güzel bebekleri orada çünkü. Yine öyle şirin bir yaratığı çekerken bir baktım resme babasının kollarının yarısı yok ama baba yine de sarmış kızını. Mayın en büyük dertleri her gün birileri ya kolunu ya da bacağını kaybediyor. Kamboçya halkı bunlara rağmen güleryüzlü ve dost canlısı insanlar. Bu nasıl oluyor diye düşünüyor insan. Kamboçya mutfağı fransız etkili, baget ekmeğe rastlarsanız şaşırmayın.
Dünyanın harikası Ankgor Wat tapınağını muhakkak (ve çevrelerindeki diğer tapınakları da) ziyaret edin. Bunun için Siem Reap’e gitmeniz gerekiyor ve görmek için gün ağarmadan kalkıp, yola düşüp güneş arkadan doğarken tadını çıkarın. Oraya gitmek için ucuza anlaşıp günlük takside kiralayabilirsiniz ya da biraz üşüyüp motorsikletli tuk tuklara bineceksiniz.
Bizim rotamız Ankgor’dan sonra nehir yoluyla tekneye atlayıp başkent Phnom Penh’e gidip ölüm tarlalarıydı. Döndükten sonra yaşadığım güzel şeylerin yanında bu gördüklerimi unutamadım. Ve son birşey vizenizi havaalanında alıyorsunuz. 20 dolar gibi birşeydi. İyi seyirler gidecekler için…