Hutonglar: Pekin’in 700 Yıllık Mahalleleri

Volkan ACAR – Bugünlerde Pekin’in her yerinde yoğun bir inşaat faaliyeti var. Hemen her semtte eski binalar yıkılıyor, yenileri ise büyük bir hızla yükseliyor. Bugünlerde dedik ama aslında bu durum yeni başlamış değil. Kenti önceden bilenlerle ya da yerlileriyle konuştuğumuzda hepsinin, Pekin’in son 10-15 yılda inanılmaz bir değişim geçirdiği ve eski haliyle yeni hali arasında dağlar kadar fark olduğu konusunda hemfikir olduklarını görüyoruz. Ancak son birkaç yılda bu yapım-yıkım işlemlerinin artmasının en büyük nedeni ise tabii ki Olimpiyatlar. 2008 Olimpiyat Oyunları’na evsahipliği yapacak olan Pekin, bu tarihe kadar çehresini tümüyle değiştirmeye kararlı görünüyor. Yıkımlarla sadece eski, harabe, altyapısı olmayan, kulübe

Volkan ACAR – Bugünlerde Pekin’in her yerinde yoğun bir inşaat faaliyeti var. Hemen her semtte eski binalar yıkılıyor, yenileri ise büyük bir hızla yükseliyor.

Bugünlerde dedik ama aslında bu durum yeni başlamış değil. Kenti önceden bilenlerle ya da yerlileriyle konuştuğumuzda hepsinin, Pekin’in son 10-15 yılda inanılmaz bir değişim geçirdiği ve eski haliyle yeni hali arasında dağlar kadar fark olduğu konusunda hemfikir olduklarını görüyoruz.

Ancak son birkaç yılda bu yapım-yıkım işlemlerinin artmasının en büyük nedeni ise tabii ki Olimpiyatlar. 2008 Olimpiyat Oyunları’na evsahipliği yapacak olan Pekin, bu tarihe kadar çehresini tümüyle değiştirmeye kararlı görünüyor.

Yıkımlarla sadece eski, harabe, altyapısı olmayan, kulübe gibi konutlar yokedilmiyor. Tarihi 600-700 yıl öncesine kadar giden ‘hutong’lar ve ‘sı hı yüen’ler de birer birer ortadan kaldırılıyor.

Çin ya da Pekin gezi rehberlerine bakarsanız, gezi güzergahları arasında mutlaka bir hutong turunun da bulunduğunu farkedersiniz. Bu rehberlerde denir ki: “Özellikle Yasak Şehir çevresinde bolca hutong görebilirsiniz. Davul Kulesi’nin önünden ya da Hohay gölünün yakınından, üç tekerlekli arabalardan birini kiralayın ve yapacağınız bir hutong turuyla kentin tarihini ve gündelik yaşamını daha iyi tanıyın.”
Eh, öyleyse biz de kısa bir hutong turu yapalım bakalım.

Hutong, eski Pekin evlerinin arasındaki sokaklara verilen isimdir. “Hutong” sözcüğü, Moğolca “hottog”dan köken alıyor. “Hottog”un anlamı ise su kuyusu. Yani, eski dönemlerde ‘nerede bir kaynak ya da su kuyusu varsa orada yerleşim vardır’ anlamında kullanılmış bir sözcük. Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1949’dan hemen sonraki dönemde, Pekin’de 6000 civarında hutong olduğu biliniyor. Şimdilerde ise bu sayı 500’ün altında.

Pekin’de 10 metre uzunluğunda olan hutong da görebilirsiniz, 2 km uzunluğunda olan da… Yirmiden fazla kıvrım yapan hutong da vardır, 40 cm genişliğinde olan da…

Ancak, kentteki toplam hutong sayısını kimse tam olarak bilmiyor. Halk arasındaki yaygın bir rivayete göre ise, tüm hutonglar ucuca eklendiğinde uzunluğu Çin Seddi’ni bile aşmaktaymış!

Değişik açı ve uzunluklarda birbirine bağlanan bu hutongların arasında da, “siheyuan”ler (sı hı yüen) yani bir küçük bir avlu çevresine sıralanmış yeralan geleneksel Pekin evleri bulunur. Sıhıyüenlerde ana ev kuzeyde, ana kapı da genelde güneybatıda yeralır.

Hutongların çoğu kuzey-güney aksı boyunca inşa edilmiştir. Amaç ise, evin ön cephesini güneye yani güneşe baktırarak daha çok güneş almasını sağlamaktır. Böylece evler kuzeyden gelen rüzgardan da kendilerini korurlar.

Ana kapıdan geçtiğinizde çoğunlukla karşınıza bir duvar daha çıkar. Bu duvar, hem yabancıların içeriyi görmesini engeller hem de evi kötü ruhlardan korumaya yarar!

Kapılar çoğunlukla kızıl-kırmızı boyalıdır ve üzerlerinde bakır kapı tokmakları bulunur. Kapının hemen arkasındaki eşik, kapıdan geçerken sizi adım atmaya zorlar, dolayısıyla evi kötü etkilerden korur.

Evlerin oturma düzeni, herbir aile bir ‘sı hı yüen’de yaşayacak şekilde planlanmıştır. Ailenin yaşlıları ana evde yani kuzeyde, diğer aile üyeleriyse yan evlerde yaşarlar. Güneydeki ev ise oturma ya da çalışma odası olarak kullanılır.

Tarihi kayıtlara göre, 3000 yıl öncesinde Pekin civarında insan yerleşimlerinin olduğu biliniyor. Ancak bu yerleşimlerin büyüyüp bir başkent haline gelmesi için kent 12. yüzyılı beklemek zorunda kalıyor. 1260’da, Cengiz Han’ın torunu Kubilay Han Pekin’i ele geçirip Yuan hanedanını kurunca Pekin’i başkent ilan ediyor. Ancak, “Pekin bundan sonra başkenttir” demekle iş bitmiyor. Onyıllardır süren savaşlarla harap olmuş bu şehrin yeniden inşa edilmesi de gerekiyor.

Bu amaçla, (adet olduğu üzere) önce bir merkez belirleniyor ve kent de bunun çevresinde inşa ediliyor. Merkez olarak seçilen yer ise tabii ki İmparatorluk Sarayı, ya da Batıdaki yaygın ismiyle Yasak Şehir.

Merkezin yani Saray’ın doğusunda ve batısında inşa edilen mahalleler, Saray’a yakın olanlara ve aristokratlara, kuzeyinde ve güneydeki mahalleler ise tüccarlara ve diğer vatandaşlara tahsis ediliyor.
O zamanlar bu mahallelerdeki sokaklar, genişlikliklerine göre sınıflandırılıyor ve 6 adım genişliğindeki sokaklara “hutong” deniyor. Yani kentin tarihinde hutonglar ilk kez, kentin 1260’daki imarından sonra görülüyor.

Halen Pekin’deki hutongların büyük çoğunluğu, Çin İmparatorluğu’nun son 2 hanedanı olan Ming ve Çing hanedanları döneminden kalanlar. Ama az sayıda da olsa, Yuan hanedanı döneminden günümüze kadar kalan, yani tarihleri 700 yıl öncesine dayanan hutonglar bulunuyor.

16. yüzyılda Ming hanedanı yıkılıp kuzeyden gelen Mançular Çing hanedanını kurunca, ayrıcalıklı hale gelen tüm Mançular iç şehire alınıyor. O dönemde 2. sınıf vatandaş konumuna düşen ancak bugün Çin halkının % 90’ını oluşturan Hanlar ise dış şehirde yaşamaya zorunlu kılınıyor. Ancak zaman içinde şehrin büyüyüp gelişmesiyle hem bu ayrım bozuluyor, hem de planlı kentleşmenin yerini düzensiz bir şekilde yapılan evler ve sokaklar alıyor. İşte, ‘en kıvrımlı hutong’, ‘en kısa hutong’, ‘en dar hutong’ gibi unvanlara sahip hutonglar da bu dönemin ürünü olarak ortaya çıkıyor.

Hutong yaşamındaki başka önemli bir değişim de, 1949’dan sonra görülüyor. Mao Çin’i kurulmadan önce, her ‘sı hı yüen’de bir aile yaşarken yeni yönetim bu düzeni tümüyle değiştiriyor. Çünkü artık herşey devletin olmuştur. Ve devlet de merkezi planlama yapmaktadır. Bu nedenle konut dağıtımı da, insanların partideki/devletteki konumuna göre ya da ailenin sınıfsal geçmişine göre düzenlenmektedir. Yani artık ev sahipleri, evlerini tanımadıkları insanlarla paylaşmak zorunda kalmışlar, bu durum da hutongların sosyal yapısında değişime neden olmuştur.

Evet. Tarihi bilgiler böyle.

Günümüzde ise bütün bir kent, bu koca tarihin günden güne yıkılışına tanıklık ediyor.
Bu gri boyalı duvarlar arasında kağıt oynayan, taş oyunları oynayan, sandalyesinde oturup gelen geçeni seyreden ve dedikodu yapan Pekinlilerin sayısı giderek azalıyor. Yönetim, buraları yeni iş merkezleri, lüks konutlar kurmak için yıkıyor, sahiplerine de merkeze epeyce uzak yerlerde yapılan “toplu konutlarda” yer gösteriyor.

Halk, doğal olarak bu duruma tepkili. Çünkü, öncelikle kent merkezinden uzaklaşmak zorunda kalıyorlar. Birçoğu evinin yakınında ya da sokağın bir köşesinde küçük bir tezgah kurduğu için, işini kaybetmek istemiyor. Diğer neden ise, taşınmanın getirdiği maliyet… Eski evlerinde 20-30 metrekarede yaşayan insanlara gösterilen yeni konutlar, genelde 60-70 metrekare civarı oluyor. Aradaki farkı ise yönetim, oturanlardan nakit olarak talep ediyor.

Görüldüğü gibi halk için zor bir durum.

Tuvaleti, mutfağı, banyosu ortak olan, bir bahçe çevresinde onlarca insanın yaşadığı bu evlerin ve sokakların bir kültür hazinesi olduğu ise yeni yeni anlaşılıyor. Ve onları büyük yıkımdan kurtarmak için bazı projeler hazırlanıyor.

Pekinliler, bu evlerde aile başına 50-60 yuan (6-7 dolar) ödeyerek otururken, bazı yabancılar buraları 1000 dolar vererek kiralıyorlar. Diğer yabancıların, lüks binalarda ya da şehir dışındaki villalarda oturduklarını bilen Çinliler ise buna bir anlam veremiyorlar. “Her zaman parası bol olan yabancılar” niye bu her tarafı dökülen, köhne, fareli evlerde oturmayı seçiyor acaba?

Neyse.
Göründüğü kadarıyla, sayısı azalsa da koruma altında alınan bazı hutongların yapısı muhafaza edilecek.
Ve gelecek kuşaklar, annelerinin-babalarının yıllarca bu küçücük, tuvaletsiz, banyosuz, mutfaksız evlerde nasıl yaşadıklarını düşünüp düşünüp hayret edecekler.

Başka Şehirler - Remzi Gökdağ
Başka Şehirler - Remzi Gökdağ
Sevgili İstanbul - Remzi Gökdağ
Sevgili İstanbul - Remzi Gökdağ
Önceki Yazı

İtalya turları denince ilk akla gelen İtalyan köyleri

Sonraki Yazı

Afrika’nın Derinliklerinde Kaybolmak

OKUMA ÖNERİSİ