Fas’ta altı gün (4)

Bab Tagzut’tan Jemaa El Fna’ya Hadi Yolda – Bab Tagzut’tan Marakeş’in ünlü meydanı Jemaa El Fna’ya doğru yürümeye başladılar. Raşide’nin verdiği elle çizilmiş bir haritayı takip ediyorlardı. Yaklaşık yarım saat yürümelerine karşın meydana ulaşamamışlardı. Etrafta kalabalık artmıştı. Meydana yakın bir yerlerde olduklarının farkındaydılar ancak o büyük meydana bir türlü ulaşamıyorlardı. Yollarını sormak için yaptıkları birkaç teşebbüsten sonra sordukları kişinin önlerine düşüp onlara rehberlik etmeye çalıştığını farkettiler. Rehber istemiyorlardı sadece yolu tarif etseler yeterliydi ancak köşe başlarında bekleyen bu kişilerin gerçek işi kaybolan turistlere yol göstermekti. Yaklaşık 1,5 saatlik bir arayıştan sonra ünlü meydana ulaştılar. Karşılaştıkları manzara şaşırtıcıydı. Yelda: “Meydana girdiğimizde

Bab Tagzut’tan Jemaa El Fna’ya

Hadi Yolda – Bab Tagzut’tan Marakeş’in ünlü meydanı Jemaa El Fna’ya doğru yürümeye başladılar. Raşide’nin verdiği elle çizilmiş bir haritayı takip ediyorlardı. Yaklaşık yarım saat yürümelerine karşın meydana ulaşamamışlardı. Etrafta kalabalık artmıştı. Meydana yakın bir yerlerde olduklarının farkındaydılar ancak o büyük meydana bir türlü ulaşamıyorlardı. Yollarını sormak için yaptıkları birkaç teşebbüsten sonra sordukları kişinin önlerine düşüp onlara rehberlik etmeye çalıştığını farkettiler. Rehber istemiyorlardı sadece yolu tarif etseler yeterliydi ancak köşe başlarında bekleyen bu kişilerin gerçek işi kaybolan turistlere yol göstermekti. Yaklaşık 1,5 saatlik bir arayıştan sonra ünlü meydana ulaştılar. Karşılaştıkları manzara şaşırtıcıydı.

Yelda: “Meydana girdiğimizde hava kararmıştı. Ortalıkta yoğun bir telaş ve duman vardı. Yiyecek tezgahlarındaki mangallardan yükselen duman sanki meydanın tepesinde asılı kalmış gibiydi. Her yer ışıl ışıldı. Yemek satıcıları, kuru yemişciler, taze portakal suyu satanlar, ortamın neşesise neşe katan renkli yerel kıyafetleri ile turistleri eğlendirenler, farklı enstrümanlarla müzik yapanlar, etrafına toplanmış kişilere hikayeler anlatanlar… Anlayacağınız herkes hünerini almış gelmiş buraya, herkesin bir dinleyicisi, herşeyin bir alıcısı var. Önce yiyecek tezgahları arasında kısa bir tur attık. Karnımız acıkmıştı. Rastgele bir seçimle bir tezgaha oturduk. Marakeş’teki ilk gecemizde karnımızı bu tarihi meydanda balık ve deniz ürünlerinden oluşan yemeğimizle doyurduk. Satıcılar turistleri çekebilmek için akla gelmedik taktikler sergiliyordu. Kimi zaman dans ediyorlar, bazen de şarkı söylüyorlardı. Yediğimiz tezgahın numarası 117’ydi. Garsonlar hep bir ağızdan ‘One one seven goes to heaven’ diye bağırıp duruyorlardı.”

Yemeklerini yiyen kahramanlarımız meydanı keşfe başladılar. Yiyecek tezgahlarından uzaklaştıkça ortalık kararıyor, gölgeler birbirine karışıyordu. Gaz lambalarında yerde oturan müzisyenleri gördüler. Bazı kadınlar oturdukları iskemlede bayanların ellerini kına ile süslüyordu. Yelda’nın dikkatini çeken bu kadınlardan biri, onun meraklı bakışlarını farketti ve eline kına yapmak istedi. Önceleri kadını reddeden Yelda birazdan ikna olmuştu. Aralarında yine sıkı bir pazarlık başladı. Kadın sürekli para önemli değil sen desenini seç diyordu. Ancak Faslı satıcılar konusunda deneyimli kahramanlarımız önce pazarlığa başladılar. Sonunda kendilerinden istenen paranın üçte birini vermeye razı olup peçeli kına sanatçısının iskemlesine oturdular.

Fas'ta altı gün (4) 1

 

Meydanda ilginç gösteriler vardı. Bazıları ellerindeki sazlarla müzik yeteneklerini sergiliyorlar, bazıları hararetle birşeyler anlatıyordu. Hepsinin etrafında yoğun bir kalabalık oluşmuştu. Göstericileri merakla izleyenler Marakeş’in yerlileriydi. Turistik bir mekan olsa da buradaki gösteriler daha çok yerlilere hitap ediyordu. Yaklaşık bir saat boyunca meydanda dolaştılar. Oturup biraz dinlenmenin zamanı gelmişti. Gözlerine kestirdikleri bir cafenin terasına çıktılar. Bütün meydana hakim bir noktadaki bu café aynı zamanda turistlerin de uğrak yeriydi. Marakeş’te kaldıkları sürece bu mekan kahramanlarımızın da vazgeçemeyeceği bir alışkanlık haline gelecekti.

Remzi: “Keşfettiğimiz cafenin üçüncü katında geniş bir teras vardı. Cafeye girerken içkilerimizi almak ve paramızı peşinen ödemek zorundaydık. Kural böyleymiş. Riyad Nimbus’ta içtiğimiz naneli çaylardan ısmarladık. Su bardağı içinde bolca nane ve bir miktar çaydan oluşan bu içecek Faslıların en çok tükettiği ürünlerin başında geliyor. Çayın tadı fena değil ancak sunulan bardakların hali içler acısı. İlk servis edildiği andan itibaren yıkandığı söylemek güç. Dışında yapış yapış bir doku var. Belki de çaya tad veren unsurlardan biri! Çay bardakları genelde içlerinde şekerle geliyor. Yani şekersiz çay içme imkanı yok gibi. Buradaki çay aslında bahane. Cafenin manzarası buraya gelişimizin tek nedeniydi. Gece fotoğrafı için vazgeçilmez bir mekan. Bütün karmaşayı işte bu noktadan görüntülemek mümkün.”

Fas'ta altı gün (4) 2

Çaylarını yudumlayıp meydana indiklerinde geceyarısı olmuştu. Geldikleri yoldan Riyad Nimbus’a dönmek için meydanın kuzeyine yöneldiler. Ellerindeki haritayla meydandan çıkıp sokaklara daldıklarında nerede olduklarını ve nereye gideceklerini bilmiyorlardı: Kaybolmuşlardı. Kendi başlarına bu sokaklardan çıkamayacaklarını anlayıp yerlilerden yardım istediler. Ellerindeki haritayı kime gösterdilerse aldıkları tepki aynıydı. Önce anlamsız bakışlarla haritaya bakılıyordu. Aralarındaki konuşmalardan anlayabildikleri tek şey Bab Tagzut. Herkes aynı şeyi söylüyor ancak kimse yolu tarif edemiyordu. Birkaç denemeden sonra aldıkları tepki değişmeyince Riyadı bulamama korkusuna kapıldılar.

Fas'ta altı gün (4) 3

Yelda: “Birkaç yol tarifi denememiz başarısızlıkla sonuçlanınca telaşlanmaya başladım. Yolu kimse tarif edemedi. Dar sokaklarda yürürken bir polis kulübesiyle karşılaştık. Bab Tagzut dedik. Bab Tagzut dediler. İngilizce bilmiyorlardı. Haritayı gösterip nasıl gideceğimizi sorduğumuzda elimizden haritayı alıp derin bir tartışmaya başladılar. Hepsi kendince Bab Tagzut’a nasıl gidileceğini anlatıyordu birbirine. Ancak kimse bize birşey söylemiyordu. O kadar zor muydu şu Bab Tagzut denen meydana ulaşmak. Sonunda bir polis el işaratleriyle sağdaki sokağı gösterdi. Girdik sokağa ama bambaşka bir yere çıktık. Yaklaşık bir saatimizi karanlık sokaklarda geçirdikten sonra mucizevi bir şekilde bugün taksicinin bizi bıraktığı noktaya çıktık. Bundan sonrası kolaydı. Riyad’a geldiğimizde saat 01:00’e yaklaşıyordu.”

Avatar photo

Remzi Gökdağ, 1968 Beşiktaş doğumlu gazeteci, yazar ve yayıncıdır. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden 1992 yılında mezun olmuş, gazetecilik kariyerine 1989 yılında Cumhuriyet Gazetesi’nde muhabir olarak başlamıştır. İstanbul konulu haberleriyle çeşitli gazetecilik ödülleri kazanmış, özellikle Park Otel’in mühürlenmesine ve kaçak katlarının yıkılmasına dair haberleriyle tanınmıştır. İzlenim, gezi, inceleme türündeki yazıları çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanmıştır. 1998 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne yerleşen Remzi Gökdağ, Kaliforniya’nın ilk Türkçe gazetesi USA Turkish Times’ın kuruluşunda yer almıştır. Yazarlık kariyerinde, “Başka Şehirler”, “Sevgili İstanbul”, “Amerikan Medyasında 11 Eylül” ve “Park Otel Olayı” gibi eserleriyle tanınmaktadır. “Başka Şehirler” adlı gezi, anı, tarih türündeki kitabı 2019 yılında yayınlanmıştır. Bu kitapta, 22 yıl boyunca üç kıtada beş farklı kentte yaşayarak ve yüzlercesine seyahat ederek edindiği deneyimleri paylaşmaktadır.

Başka Şehirler - Remzi Gökdağ
Başka Şehirler - Remzi Gökdağ
Sevgili İstanbul - Remzi Gökdağ
Sevgili İstanbul - Remzi Gökdağ

OKUMA ÖNERİSİ