Ayşen Tavukçu – Paris’te klasik turları yaptıysanız Le Marais mahallesinde dolaşmak çok hoşunuza gidebilir. Gezinizin başlangıç noktası olarak G. Pompidou Merkezini alabilirsiniz.
1970-77 tarihleri arasında yapılmış, bir modern sanat müzesi, kütüphane, bir endüstriyel tasarım merkezi ile müzik ve akustik araştırma merkezini içinde barındıran yapının, terasta yer alan restoranından Paris manzarası görülmeye değer. G.Pompidou ile Victor Hugo’nun evinin bulunduğu Place des Vosges’e kadar olan bölgedeki her sokak Paris’i bir başka tanıtacaktır size. Ve inanın bu Paris’i daha çok seveceksiniz. Rue de Thorigny’deki Picasso Müzesi görülmeye değer. Bastille meydanından devam edip St. Martin kanalının kenarında yürüyüş yapmak ve kafelerde mola vermek olmazsa olmazlardan.
Il St. Louis, ünlü Berthillon dondurmasından tatmak ve en güzel Notre Dame fotoğraflarını çekmek isterseniz mutlaka uğramanız gereken bir bölge. Notre Dame’a doğru devam ederek Latin mahallesine ulaşabilirsiniz. Bu renkli mahalleden Lüksemburg bahçesine geçerek sakinliğe sığınabilirsiniz. Buralara kadar gelmişken içinde Voltaire, V.Hugo ve daha pek çok düşünür, bilim adamının mezarlarının yeraldığı Pantheon ziyaret edilebilir. Napoleon Bonaparte Invalides’te gömülüdür.
16. Bölgede bulunan Musée Marmottan empresyonistleri seven sanatseverleri bekliyor. Seçkin Parislilerin yaşadığı bu semtte dolaşırken sizden başka hiçbir turiste rastlamayacağınızı garanti ederim. 16. Bölgede Passy’deki keşiflerden sonra sonra nehrin karşı yakasında Eiffel’e doğru gidilebilir. Nehir tarafında dolaşırken Bir Hakeim köprüsü civarında New York’taki Özgürlük Anıtının küçük bir modelini görebilirsiniz.
Mimariyle ilgiliyseniz Mitterand dönemi büyük projelerden olan Louvre’un girişi cam piramit, Bastille operası , La Defense takı, Biblioteque F. Mitterand dikkatinizi çekebilir.
Hoşunuza giden her kafede verdiğiniz molalarda bu güzel görüntüleri sindirmeniz bir gerekliliktir. Bon voyage.
