Cordoba yollarında

12 Nisan pazar günü sabah 10:30’da Lizbon sokaklarını terkedip çevreyoluna bağlandık. Hedefimiz İspanya’ydı. İlk planlarımızı Sevilla’ya göre yapmıştık. Tahmini varış saatimiz de 16:00’ydı. Bizi Portekiz ve İspanya yollarında her zaman koruyan, kollayan, doğru yolu gösteren yol arkadaşımız Nuvi’mizi de ayarlayıp Vasco da Gama köprüsünden geçerek İspanya yönüne hareket ettik. Paralı otoyoldan İspanya sınırına kadar devam ettik. Geniş, temiz ve boş yolun bize maliyeti 16 Euro oldu. Elvas kasabasını geçtikten sonra İspanya sınırına girdik. Güneye sapıp E-803 karayoluyla Sevilla’ya yöneldik. Bir yandan da haritadan çevredeki kentleri ve rotamızı tartışıyorduk. Hava güzel, yollar boştu. Bu şartlar daha uzun araba kullanma imkanı veriyordu. Sevilla’ya

12 Nisan pazar günü sabah 10:30’da Lizbon sokaklarını terkedip çevreyoluna bağlandık. Hedefimiz İspanya’ydı. İlk planlarımızı Sevilla’ya göre yapmıştık.

Tahmini varış saatimiz de 16:00’ydı. Bizi Portekiz ve İspanya yollarında her zaman koruyan, kollayan, doğru yolu gösteren yol arkadaşımız Nuvi’mizi de ayarlayıp Vasco da Gama köprüsünden geçerek İspanya yönüne hareket ettik. Paralı otoyoldan İspanya sınırına kadar devam ettik. Geniş, temiz ve boş yolun bize maliyeti 16 Euro oldu.

Elvas kasabasını geçtikten sonra İspanya sınırına girdik. Güneye sapıp E-803 karayoluyla Sevilla’ya yöneldik. Bir yandan da haritadan çevredeki kentleri ve rotamızı tartışıyorduk. Hava güzel, yollar boştu. Bu şartlar daha uzun araba kullanma imkanı veriyordu. Sevilla’ya erken varmaktansa daha uzun mesafedeki Cordoba’ya gitmeye karar verdik. Daha önceden rezervasyon yapmamanın avantajıydı bu son hareketimiz. Belli bir plana bağlı kalmaktansa karşımıza çıkacak sürprizleri yaşamak daha keyifliydi. Cordoba yol ayrımına birkaç kilometre kala kararımızı verdik ve rotamızı Cordoba’ya çevirdik.

Nuvi’nin tüm itirazlarına karşın Cordoba yoluna girdik. N-432 bir önceki karayoluna göre bomboştu. Uzun süre ne önümüzde ne de arkamızda araç yoktu. İşin garibi karşı yönden gelen araç sayısı da yok denecek kadar azdı. Endülüs’ün kalbinde bomboş bir yolda ilerlemenin keyfi bambaşkaydı. Müzik listemizin günün anlam ve önemini yansıtan şarkılarını dinleyerek eşsiz bir doğa içinde yol alıyorduk.

Baharın en güzel günlerine denk gelen bu yolculuğumuzda hava da çok güzeldi. Bembeyaz bulutların yerleştiği mavilik ve altında uçsuz bucaksız tarlalar, yeşillikler ve ağaçlar. Zaman zaman küçük köylerden geçiyorduk ama hiçbirinde durmadık. Uzaktan bakıldığında terkedilmiş yerleşim yerleri gibiydi her biri. Ne bir araç ne de insan belirtisi yoktu. Bu ıssızlığı İspanyolların siesta zamanı diye yorumladık.

N-432 karayolundaki uzun ve keyifli yolculuğumuz Cordoba’ya kadar devam etti. Kente yaklaşırken Cordoba planımızı tekrar gözden geçirdik. Önce merkeze gidip, kentin sokaklarında arabayla gezecektik. Sonra gözümüze kestirdiğimiz bir parka arabayı bırakıp dar sokakları yürüyerek keşfedecektik. Bütün bunları yapmadan önce kalacağımız oteli de belirlememiz gerekiyordu.

Cordoba yollarında 1

 

Cordoba’nın sokakları bomboştu. Turistler dışında caddelerde kimse yoktu. Yerel halk evlerine çekilmiş siestalarının keyfini çıkarıyordu. Navigasyon arkadaşımız Nuvi’nin bazı garip tarifleriyle Cordoba’nın merkezinde çıkmaz bir sokağa girdik. Yolun kenarında bekleyen bir taksiciden İspanyolca yol tarifi dinleyip hiçbir şey anlamadıktan sonra tamamen şans eseri dar sokaklarda yolumuzu bulmaya çalışıyorduk. Sonunda kenti ikiye ayıran nehrin kenarından turist otobüslerini takip ederek merkeze ulaştık.

Cordoba yollarında 3

 

Arabayı parkedip nehir kenarında yürürken karşı kıyıda muhteşem minaresiyle Kurtuba Camii yükseliyordu. İspanyolların “The Mezquita Mosque – Cathedral” dedikleri bu yapının içine girdiğimizde şaşkınlığımızı gidermek için bahçede biraz soluklandık. Saat 17:00’ye yaklaşıyordu ve ziyaret 19:00’a kadar devam ediyordu. Hemen biletlerimizi alıp içeri girdik. Geç saatlerde böyle yerleri gezmenin en büyük avantajı turist kalabalığının azalması. Az sayıda ziyaretçiyle birlikte ünlü caminin içine girdik.

Cordoba yollarında 4

Kurtuba Camii İspanyolcada Arapça “Mescit” kelimesinden türemiş Mezquita adıyla biliniyor. Bir zamanlar Endülüs Emevilerine başkentlik yapan Cordoba’nın bu en muhteşem yapısının temelleri Vadil-Kebir nehri kenarında 786’da I. Abdurrahman tarafından atılmış. Dünyanın en büyük ve en eski camilerinden biri olan yapıda 1293 sütun bulunuyor. Sonraki yıllarda katedrale çevrilen bina bugün Cordoba Katedrali olarak biliniyor.

Cordoba yollarında 7

Son derece hassas ve özel işlemelerle süslü sütunlar arasında iki saatimizin nasıl geçtiğini anlamadan bu yapıyı gezdik. Kapanma saatine az bir süre kala istemeden de olsa burayı terketmek zorunda kaldık.

Cordoba yollarında 9

Cordoba’nın tarihi merkezi Kurtuba Camii’nin çevresindeki dar sokaklara kurulmuş. Labirenti andıran bu sokaklar bugün tamamen turistik bir görünüş alsa da kentin o eski havasını hala yansıtmayı başarıyor. Caminin yanından nehire paralel uzanan yolda görülmeye değer çok sayıda meydan ve sokak bulunuyor.

Cordoba yollarında 8

Hava kararana kadar bu sokaklarda zaman geçirip yemek için tarihi Cordoba merkezine geri döndük. Buraya özel geleneksel yemeklerin bulunduğu bir restoranda akşam yemeğimizi yedikten sonra saat 23:00’e yaklaşırken otelimize vardık.

CORDOBA FOTOĞRAFLARI

Avatar photo

Remzi Gökdağ, 1968 Beşiktaş doğumlu gazeteci, yazar ve yayıncıdır. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden 1992 yılında mezun olmuş, gazetecilik kariyerine 1989 yılında Cumhuriyet Gazetesi’nde muhabir olarak başlamıştır. İstanbul konulu haberleriyle çeşitli gazetecilik ödülleri kazanmış, özellikle Park Otel’in mühürlenmesine ve kaçak katlarının yıkılmasına dair haberleriyle tanınmıştır. İzlenim, gezi, inceleme türündeki yazıları çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanmıştır. 1998 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne yerleşen Remzi Gökdağ, Kaliforniya’nın ilk Türkçe gazetesi USA Turkish Times’ın kuruluşunda yer almıştır. Yazarlık kariyerinde, “Başka Şehirler”, “Sevgili İstanbul”, “Amerikan Medyasında 11 Eylül” ve “Park Otel Olayı” gibi eserleriyle tanınmaktadır. “Başka Şehirler” adlı gezi, anı, tarih türündeki kitabı 2019 yılında yayınlanmıştır. Bu kitapta, 22 yıl boyunca üç kıtada beş farklı kentte yaşayarak ve yüzlercesine seyahat ederek edindiği deneyimleri paylaşmaktadır.

Başka Şehirler - Remzi Gökdağ
Başka Şehirler - Remzi Gökdağ
Sevgili İstanbul - Remzi Gökdağ
Sevgili İstanbul - Remzi Gökdağ

OKUMA ÖNERİSİ