Chengdu: Pandaların Anavatanı

Tatilimizin 4. günü, 90 milyon nüfuslu bir eyalet olan Sichuan’ın (sı çuan) başkenti Chengdu’dayız (çeng du). Chengdu. Yani bereket ülkesi…  Bu gezimizde Chengdu’ya ayırdığımız süre sadece 2 gün. Ve gezeceğimiz yerlerin tümü de şehir dışında. Bu nedenle sabah erkenden kalkıp yola koyulmamız gerekiyor. İlk durağımız Panda Yetiştirme ve Araştırma Merkezi olacak. Otelden dışarı adım atar atmaz dikkatimizi sokakların kalabalığı çekiyor. Kaldırımlardan yollara taşan yayalar nedeniyle trafik sıkışmış durumda. Araçlar cok yavaş ilerliyor. Alışverişe çıkanlar, banklara oturup sağı solu seyredenler, kollarında kırmızı bantlarla törenden dönenler… Kısaca herkes sokaklarda. Çünkü bugün 1 Mayıs. Hem Çin’deki 7 günlük resmi tatilin ilk günü, hem

Tatilimizin 4. günü, 90 milyon nüfuslu bir eyalet olan Sichuan’ın (sı çuan) başkenti Chengdu’dayız (çeng du).
Chengdu. Yani bereket ülkesi…  Bu gezimizde Chengdu’ya ayırdığımız süre sadece 2 gün. Ve gezeceğimiz yerlerin tümü de şehir dışında. Bu nedenle sabah erkenden kalkıp yola koyulmamız gerekiyor. İlk durağımız Panda Yetiştirme ve Araştırma Merkezi olacak.

Otelden dışarı adım atar atmaz dikkatimizi sokakların kalabalığı çekiyor. Kaldırımlardan yollara taşan yayalar nedeniyle trafik sıkışmış durumda. Araçlar cok yavaş ilerliyor.
Alışverişe çıkanlar, banklara oturup sağı solu seyredenler, kollarında kırmızı bantlarla törenden dönenler…
Kısaca herkes sokaklarda. Çünkü bugün 1 Mayıs.
Hem Çin’deki 7 günlük resmi tatilin ilk günü, hem de İşçi Bayramı törenlerinin yapıldığı gün.

Daha önce buraya gelmiş olan Güneş, pandaların öğlene doğru uykuya geçtiklerini söylüyor. Bu nedenle amacımız, öğlen olmadan pandaları görmek. Ancak ne kadar acele etsek de, yoğun trafik nedeniyle merkeze ulaşmamız 11.30’u buluyor.

Panda Yetiştirme ve Araştırma Merkezi


Merkez çok büyük bir alana yayılmış durumda. Yürüyerek heryeri gezmek pek mümkün değil. Biz de bilet alıp girişteki motorsuz küçük araçlara atlıyoruz.
Park yemyeşil ve tertemiz. Yollar bakımlı. Yüksek ağaçların ve bitkilerin gölgesi, yakıcı sıcağın etkisini biraz olsun hafifletiyor.
Parkta ilk gözümüze çarpan, doğal olarak bambular oluyor. Çünkü bambu, bu bölgenin yani Sichuan’in (deyim yerindeyse) doğal bitki örtüsü. Ve aynı zamanda da  pandaların temel besin kaynağı.

Pandalar, etobur hayvanlar grubundan sayılmalarına karşın, aslında başta bambu olmak üzere bitkilerle besleniyorlar. O nedenle de “vejeteryan etobur” olarak adlandırılıyorlar.
Pandaların anavatanı Çin’in merkezi bölgeleri. Ve esas olarak Çin’in üç eyaletindeki dağlık bölgelerde yaşıyorlar. En yoğun bulunduklari eyalet ise Sichuan.
Önceleri alçak bölgelerde yaşayan pandalar, tarım alanlarının artması ve ormanlık alanların azalması gibi nedenlerle artık daha yükseklere çekilmişler.

Bizim sadece ‘panda’ olarak bildiğimiz ve iri cüssesiyle ayıya benzeyen panda türüne, aslında “dev panda” deniyor. Bu türdeki hayvanların asıl rengi beyaz. Siyah renk ise sadece belli bölgelerinde var. Yani pandalara o alacalı bulacalı görünümü veren, kulaklarında, göz ve ağız çevrelerinde, burunlarında, bacaklarında ve omuzlarında bulunan siyah lekeler.
Dev pandaların ağırlıkları, ortalama bir insan ağırlığı kadar. Yani 65-110 kg arasında. Dişleri ise oldukça güçlü. Yani olabildiğince sevimli ve evcil görünen pandaların, bir ayı kadar güçlü olabildiğini unutmamak gerekiyor.

Zaten pandaları ziyaret ederken de bu husus özellikle hatırlatılıyor.
Ziyaret merkezinde fotoğraf çektirmek isteyenler için hazırlanmış özel bir köşe var. Dev bir ağaç kökü özenle işlenerek bank haline getirilmiş.
Pandalarla fotoğraf çektirmek isteyenler, önce üzerlerine steril ameliyathane önlüğü giyip ellerine eldiven geçiriyorlar. Sonra da bankın hemen arkasında yazan şu kurallara uyarak kameranın karşısına geçiyorlar:
Yüksek sesle konuşmayın
Gürültü yapmayın
Ani hareketlerden kaçının
Pandayla yanyana geldiğinizde gövdesinin ve ellerinin mutlaka sizin önünüzde bulunmasına dikkat edin. Yoksa pandalar size zarar verebilirler.

Image

Önce kapalı bölüme giriyoruz. Mekan dar ama çok kalabalık değil. İçerideki az sayıda ziyaretçi de gürültü yapmamaya özen gösteriyor. Herkes alçak sesle konuşuyor. Çünkü pandaların çoğu öğle uykusuna geçmiş bile.
Sadece birkaç odada pandalar var. Karanlık odalarında uyuyan pandaları, demir parmaklıklar arkasından görmek pek mümkün değil. Çünkü içerideki ziyaretçilerin hepsi, o birkaç odanın önünde yığılmış durumda.
Yoksa buraya kadar boşuna mı geldik? Pekin Hayvanat Bahçesi’nde bile pandaları daha yakından görmüştük.

Dışarı çıkıp biraz dinleniyoruz. Hava biraz daha ısınmış. İki yanı bambularla sarılı dar yollardan ilerliyoruz. Bu ara yollarda hemen hemen hiç kimse yok. Ortam çok sakin.

Az sonra başka bir bölümdeyiz.
Burası açık bir bölüm. Ve kapalı bölümden çok daha kalabalık. Gürültüsü uzaktan duyuluyor. Yaklaşınca nedenini anlıyoruz. Buradaki pandalar daha öğlen uykusuna geçmemişler. Ve ziyaretçilere poz vermek için hazır bekliyorlar.

Pandalarla aramızda birkaç metre genişliğinde bir hendek var. Herkesin elinde video kameralar ve fotoğraf makinaları. Pandaların önünde poz veriyorlar.
Bizim taraf çok kalabalık. İnsanlar birbirlerinin üzerinden uzanmışlar. Pandaları seyretmeye, onların fotoğrafını çekmeye, “birlikte” hatıra fotoğrafı çektirmeye çalışıyor. Gürültü çok fazla. Herkes pandaların hemen karşısına yanaşabilmek için sırada bekliyor. Ayrılanların yerini ise hemen yeni gelenler dolduruyor.
Diğer taraftakiler ise çok rahat. Çünkü kendi evlerindeler. İstemedikleri kadar bambu, ellerini uzatabilecekleri mesafede onları bekliyor. Arkada bir panda ağaçların üzerine uzanmış. Galiba uykuya geçmek üzere. Arada bir kafasını sağa sola çeviriyor.
Öndeki iki tanesi ise yanyana oturmuş, karınlarını doyuruyor. Bir yandan da bizi seyrediyorlar. Peşpeşe, önlerine depoladıkları bambuları yiyorlar. Bazen gözlerini bizden ayırmadan yapıyorlar bu işi.
Bu halleriyle televizyon karşısında çekirdek yiyen ya da sinemada patlamış mısır tüketen bizlere benziyorlar.
Taze bambu çubuklar hızla tükeniyor.

Park bu haliyle pandalar için ideal bir yer olarak görünüyor.
Her yerde bambular.
Ortam rahat.
Stres yok.
Hayat gailesi yok.

Nesli tükenen pandalar

Artık hemen herkesin bildiği gibi panda soyu, tükenme tehlikesiyle karşı karşıya. Tüm dünyadaki sayıları 1500 civarında.
Yaşam süreleri hakkında kesin bilgi olmamakla birlikte, hayvanat bahçelerinde yaşayanların ömürlerinin daha uzun olduğu ve 30-35 yaşına kadar yaşayabildikleri biliniyor.
Doğal ortamda yaşayanların ömürleri ise daha kısa. Çünkü bilgisizlik, yoksulluk ve yanlış inançlar, diğer birçok canlı türü gibi pandaları da tehdit ediyor.
Ayda yaklaşık 30 dolarla geçinen Çinli köylüler için doğadaki her tür hayvan, geçim kaynağı anlamına geliyor. Hele bir de bu hayvanlar büyük şehirlerde para eden, yabancıların satın almak için peşinde koştukları cinstense, kıyım daha da hızlı oluyor.
Panda neslini tehdit eden başka bir faktörse tıbbi nedenler. Bu tür hayvanlar, yani vahşi ya da doğada nadir bulunan hayvanlar Uzakdoğu’da ilaç yapımı için hammadde kaynağı olarak kullanılıyorlar.
Köpekbalığı yüzgecinden gergedan boynuzuna, karaayı safra kesesinden kaplan penisine, geyik penisine kadar uzun bir liste, ilaç sanayinde talebin yüksek olduğu ürünler arasında bulunuyor.

Biraz ileride “kızıl panda”ları görüyoruz. Bunlar irice bir kediyi andırıyorlar. Kürklerinin rengi kırmızı. Cüsseleri de daha küçük.
Belki de bu nedenle “dev panda”lardan daha hareketliler. Koşuyorlar, birbirleriyle oynuyorlar. Dev pandalardan bir diğer farkları ise sadece Çin’de yaşamamaları. Kızıl pandalar Himalayalar ve Nepal çevresinde de bulunuyorlar.
Panda sözcüğü de aslında, Nepal dilindeki “ponya” kelimesinden geliyor. Bu bölgede bambu ve diğer bitkilerle beslenen hayvanlar için kullanılıyor.

Çincede ise pandaya “xiongmao” (şiong mao) deniyor. “Şiong” ayı demek, “mao” ise kedi. Yani pandayı tanımlayan sözcük ayı-kedi.
Zoolojik sınıflamada “vejeteryan etobur” gibi arada kalmış bir sınıfa sokulan bu hayvanlar, maalesef isimlendirmede de devekuşu gibi arada kalmışlar.

2007 Mayıs’ında yaptığımız bu gezide, öğlen saatlerinde Panda Merkezi’nden ayrılıyoruz.
Aklımızdaki tek düşünce var. Akşam olmadan ikinci durağımızı da gezmek ve programı aksatmamak.

Yaklaşık 1 yıl sonraki depremin merkezinin Sichuan olacağını, depremin Panda Merkezi’nde de hasar oluşturacağını, ve daha da önemlisi yüzbine yakın insanın ölümüne neden olacağını ise henüz bilmiyoruz.

Volkan ACAR

Başka Şehirler - Remzi Gökdağ
Başka Şehirler - Remzi Gökdağ
Sevgili İstanbul - Remzi Gökdağ
Sevgili İstanbul - Remzi Gökdağ

OKUMA ÖNERİSİ