Ercan Toprakyaran – Acentaci olmanin verdigi avantajlari kullanip gezmek iyi oluyor. Hele son bir yildir iyice kurtlanmisim ki gezip duruyorum. Bu sefer hayran oldugum Asya ülkelerini birakip öbür tarafa, Buenos Aries’e gittik. Cok uzun kalamadik ama en azindan 5 gün gezdik, epey yer gördük.
Aslinda Güney Amerika beni pek cekmezdi ama hem Türklerden vize istemeyen ülkelere öncelik verdigimden, hem de beraber gittigim arkadasim Metin’in yönlendirmesiyle Arjantin’i sectik. 28 Ocak 2010 da Frankfurt’tan kalkan ucagimiz 13 saat sonra Buenos Aires’e indi.
Havalimani sehir merkezine 25 km uzaklikta, bir kismi eski ama yeni bölümü de var. Neyse indik, taksiye bindik gidiyoruz..genc söför Türk oldugumuzu ögrenince basladi Galatasaray’dan, Hakan Sükür ve Hasan Sas’tan bahsetmeye…bakiyorum cocuk cok genc görünüyor, nereden biliyor bu isimleri diye düsünürken, adam megerse play station hastasiymis, oradaki oyunlardan biliyormus..
Hemen belirteyim, Türk ve Türkiye deyince hemen “Lübnan´´ ile karistiriyorlar. Bunun sebebi, 1800lü yillarin sonu ve 1900lerin basinda daha iyi bir hayat kurmak icin Avrupa’dan(özellikle Ispanya ve Italya’dan) yasanan kitleler halindeki göclerin yaninda Lübnan gibi ülkelerden de göcmenler gelmis, bunlarda kendilerini o zaman Osmanliligin verdigi etkiyle “türk´´ olarak tanitmislar, bu böyle kalmis, adamlar da her lübnanliyi türk sanmis. Konustuklarimizin cogu bunu böyle biliyordu, ama dogrusunu bilen de cikti.
Neyse otele yerlestik, yattik, kalktik,sabah kahvaltisi beklentimiz aslinda düsüktü ama yine de ne varsa yiyelim, kuvvetlenip öyle gezelim dedik. Kahvalti 07:00 de basliyormus, biz on dakika sonra indik, baktik, kahvalti salonu kapali, lobide bekleyin dediler, bes dakika sonra da cagirdilar, gittik, baktik bir masada üc-dört personel oturmus kahvalti ediyor. Yani önce personel, sonra müsteri felsefesini orda ilk kez görmüs olduk. Sonra “..acaba daha personel kalkmadan oturup yiyince ayip olmaz mi?´´ diye düsünsek te, büfeyi söyle bir gözden gecirince “..zaten yiyecek bisey yok, ayip olmaz..´´ deyip biz de yedik. Ama isyan edesim geliyor su kahvalti konusu acilinca. Tamam Türkiye’deki gibi sucuklu yumurta beklemiyoruz da, ne bu kardesim? Ne yiyor bunlar? Italya’da böyle, Ispanya’da yine ayni…bir kahve, birkac tussuz galete, kizarmis tost ekmegi, biraz yag ve recel(o da bazen!) Eger baba bir kahvaltiya rastladiysaniz tatli bir kruvasan da bulabilirsiniz bazen.
Neyse..iyi kötü mideyi doldurup otelden ciktik..
Ilk intibam söyle oldu; Italya ve Ispanya’ya gideniniz varsa bilir, Buenos Aires’teki binalar, caddeler, insanlar da üc asagi, bes yukari oradakiler gibi..Ama saatler gecip daha cok yer görünce anliyorsunuz ki aslinda ekonomik olarak cökmüs, gelir dagilimi asiri bozuk bir ülkeye gelmissiniz.En güzel caddelerde, parklarda, kaldirimlarda bir sürü evsiz barksiz insan yasiyor. Isin üzücü yani bunlar Avrupa’daki gibi alkolikler degil, aileli, coluk cocuklu insanlar. Bebekler, kücük cocuklar…dilenenler de cok, ama tabii bunlarin bir kisminin aslinda organize ceteler oldugunu anlamak zor degil.
Bir kismi geceleri cöp toplayarak gecimini sagliyor. Cöp deyince biraz acalim; aksam dokuz’dan sonra sokaklarin hali perisan. Insanlar siyah naylon cuvallardaki cöplerini kaldirimdaki agacin dibine koyuyor, sonra kismen köpekler, kismen cöp toplayicilari(cartoneros) gelip bu naylonlari parcaliyor, icindeki cöpler dagiliyor kaldirima. Iste ondan sonra kaldirimda ne ararsaniz var…kutular, karpuz kabugu, kagit parcalari…Ama sabahlari birsey kalmiyor(cöp kokusu haric), gece topluyorlar.
Sehirde ve insanlarinda biraz lackalik, biraz Avrupalilik var, karisik geldi bana. Bakiyorsunuz, insanlarin cogu beyaz, cok güzel giyimli bayanlar, iyi giyimli erkekler, ama onun yaninda parkta agac altindaki gölgede yatan cocuklu bir aile. Tüm zitliklar yan yana. Sehir gürültülü, ama Istanbul’da yasayanlar zorluk cekmez diye düsünüyorum.
Yollari genelde düzgün, kaldirimlar genis, kismen bakimsiz, yaya gecidi var deyip sakin gecmeyin ezilirsiniz. Belediye otobüsleri sanki otoyolda gidiyor gibi hiz yapiyor, sakin yaklasmayin! Araclar geceleri de isiklarini ya acmiyor, ya da sadece –nasil yapiyorlarsa- bir tanesini ve park isiklarini acip öyle dolasiyor. Dikkatimizi cekince taksiciye soruyoruz:“pozisyona göre..´´ diye acikliyor. Yani “sehir icinde her yer isikli, gerek yok´´ demeye getiriyor.“Iyi sen bilirsin..´´ deyip iniyoruz.
Sehrin en ünlü caddesi, meshur Avenida 9 Julio. Bu cadde ne kadar genis yaa, gecene kadar tekrar kirmizi yaniyor. 3-7-7-3 olmak üzere toplam 20 seritli, arada da üc kez yesillik ve kaldirim var. Obelisk heykelinin oldugu yer sehrin merkezi. Florida ve Lavalle caddeleri sehrin trafikten arindirilmis carsi caddeleri. Özellikle Florida’da iyi alisveris imkanlari var.
Konaklamak icin kitlaplara bakinca Sehir merkezi, San Telmo, Recoleta ve Palermo gibi sehirleri yaziyor. Bence en iyisi sehir merkezinde kalmak, diger yerlere yürüyerek veya taksiyle ulasim cok kolay.
San Telmo semti icin sehrin old city’si yaziyor, biz gittik, biraz yavan geldi, pek birsey yok, buradaki en önemli özellik, Pazar günleri Plaza Dorrego’daki antika esya pazari ve tango gösterileri. Biz pek birsey görmedik. Sonra bir de La Boca semti var. Buraya dogru gidince biraz isci kesiminin semtine geldiginiz belli oluyor.(Cantalara dikkat!) Buradaki Caminito Sokagindaki renkli evleri ve cevresini gezin, biraz tango dans gösterileri izleyin, her yerde para bayilin, hos bir yer.
La Boca’daki renkli evlerin hikayesi de ilginc. Burada eskiden beri oturan liman iscilerine o zamanlar para yerine artan mallardan verilirmis, en cok ta gemi boyasi verilirmis, onlar da ahsap ve sactan yapilmis evlerini rengarenk boyarmis, bu gelenek bu güne kadar kalmis, her yer rengarenk.
Futbol meraklilari icin ilave edeyim; Maradona’nin yetistigi Boca Juniors kulübünün ünlü stadi La Bonbonera’da hemen oracikta, gidin icini bir gezin ama 4-5.-€ civarinda giris ödeniyor. Turlu geziye katilmaya gerek yok, tur cok uzuyor, kendiniz gezin derim. Zaten stat ta biraz eskiymis.
Biz isi abarttik, bir de River Plate-Banfield macina gittik. River Plate’nin stadi El Monumental sehrin kuzeyinde, orada maci izledik, su andaki(Ocak 2010) Arjantin lig lideri kücük semt takimi Banfield, River Plate’yi 1-0 yendi,tüh dedik..eger Boca Juniors’un macina gitseydik, hem daha az ödeyecek, hem de 4 gol görecektik!! sanssizlik.
Ama maca rehber esliginde gidince Arjantin futboluyla ilgili epey bilgiler de edindik. Mesela artik simdi tüm iyi Arjantinli oyuncularin neden Avrupa’da oynadigini daha iyi anliyorum. Adamlar kendi liginde ortalama 200.000.-€ kazaniyorlarmis (1.ligdeki iyi bir oyuncu), Avrupada en az 5-10 mislini kazaniyorlar. Dedim ya ülke ekonomik olarak cökmüs durumda…ama iyi semtler de yok degil mesela Recoleta cevresinde ve Tigre civarindaki semtlerde zenginler yasiyor. Recoleta deyince buranin da adi cok geciyor kitaplarda. En ünlü yeri sehrin ortasindaki mezarligi. Ilginc anit mezarlar var, cabuk gezip cikarsiniz, bizi pek acmadi. Eee..mezarlik iste hic acar mi insani? Evita Peron’un da mezari burdaymis, biz bulamadik. Onun disinda Recoleta güzel, Fransiz mimarisi, güzel sokaklar, ama normal yerlesim yeri, o kadar, yakinlarda da büyükelcilikler ve genis parklar var. Son olarak turist olarak gezebileceginiz Palermo semti var. Burasi da üc-dört bölümden olusuyor ama turist olarak en ilginci Palermo Viejo diye dilinen Dizayn butiklerin, ve sokak arasi cafelerin yogunlastigi semt. Özellikle aksam saatlerinde Plaza Serrano’yu bulun ve oradaki cafelerde biraz oturun derim.Cok hos bir yer.
Tiyatro ve Opera severler icin Buenos Aires mutlaka ilginc bir sehir, bircok ihtisamli tiyatro binasi var(mesela Theatro Colon), ama bu konuda pek bilgim yok, o yüzden cabuk geciyorum.
Sahi bir de sehrin en modern semti Puerto Madero var. Burasi da cok modern olarak yeniden insaa edilmis liman semti. Kücük bir yat limani, restoranlar, uzun yürüyüs yollari…ile ilginc bir yer. Bir de onun da dogusunda, Buenos Aires’in acik denizle en yakin oldugu noktada cok büyük bir yesil alan var; Reserva Ecologica. Burada tamamen doga hakim, eger büyük sehir ortamini birakip fazla uzaga gitmeden yesillik ariyorsaniz, burasi tam aradiginiz yer. Yine haritadan bakinca bulursunuz, Puerto Madero’dan Reserva Ecologica’ya giderken, genis bir yaya yolu var, bunun üzerinde belli araliklarla büfeler var, buradan mutlaka biftekli bir sandvic alin, 30 cm uzunlugunda biftekli bir sandvic yaklasik 3.-€ ama iyi gidiyor dogrusu…
Gelelim et konusuna, malumunuz Arjantin dünyaya et ihracati ile ünlü. Nasil ünlü olmasin, 2,7 milyon km² büyüklügünde ülkede Türkiye’nin yarisi kadar insan yasiyor, onlarin da 10 milyonu zaten Buenos Aires’te. Geriye kalan arazilere de inekler ve koyunlar yayiliyor iste.
Biftek ve bonfile burada cok ucuz. Bol bol yeyin. Yanliz sebzeli birsey de aramayin, hep et yiyor bunlar. Biz de ilk et siparisimizi yaptigimizda, heyacan icindeydik, ne gelecek diye..sonra kocaman bir kap icinde bir et geldi, sanki yarim kuzu..“ufff´´dedik, “nasil yiycez bunu?´´ Sonra kesmeye basladik ama o anda deri kemerimi kesiyorum zannettim, bir hayal kirikligi, bir hayal kirikligi, anlatamam. Gelenin ücte biri kemik, ücte biri yag, diger ücte biri de kan kirmizisi pismemis bir et.Ne bileyim ben, uzaktan iyi görünmüstü. Neyse ugrastik didindik ama olmuyor, kesemiyoruz, yiyemiyoruz bu eti. Zor bela geri yollayip, tekrar pisirttik, öylece biraz yiyecek et bulduk ama düsünsenize Arjantine gelmissiniz et yiycez diye, ilk yemekte karsiniza ne cikiyor. Bi de masaya geldiginde tabagin resmini cektik bosu bosuna. Göstercez ya dönüste herkese; “baak, nasil ama et ?´´.
Neyse sonraki deneyimlerimiz genelde basarili oldu ve gercekten de bol et yedik.
Özellikle Lavalle Caddesinin dogusunda(Obelisk heykeline en yakin kisimlarinda) ucuz ve güzel restoranlar var.Buralara bir bakin derim.
Buenos Aires’lilerin bize en ilginc gelen özelliklerinden biri de aksam 22:00 den önce yemege oturmamalari oldu. Sehirde hersey gec saatte basliyor, ona göre. Gece yarisina dogru bakiyorsunuz insanlar tabagindaki eti kesmeye ugrasiyor hala. Arjantinlilerin Kalp-Damar hastaliklariyla aralarinin nasil oldugunu merak ediyorum dogrusu.
Cogu discolar gece 02:00 den önce acmiyor.“Bizim zamanimiz az, sabah erkenden gezmeye baslayayim, gece de ortama dalariz..´´ diyenlerdenseniz,o is kolay degil, aksama kadar 38 derece sicakta gezince yamuluyor insan. “gec kalkin, uykunuzu iyi alin, öyle cikin´´ derim.
Metro var ve cok ucuz, onun disinda taksiler de ucuz, Benzin Türkiye’nin yari fiyatina satiliyor, herhalde ondandir. Bir de bizim taksicilerimizin kulagi cinlasin, belki on kez taksiye bindik, bir tanesi bile kaziklamaya calismadi, numara yapmadi. Cok takdir ettim, bizim bu konudaki durumumuz cok rezil!!
Ne derseniz deyin, halkinin büyük bir kisminda Avrupalilik kültürü hakim, zaten cogu Arjantinli kendini Italyan veya Ispanyol kabul ediyormus.Eski görkemli yillarinda degiller ama yine de coguluk düzgün giyimli ve kibar. Tabii güvenlik sorunu var sehirde. O acidan sürekli tetikte olmakta yarar var. Belki Brezilya’nin büyük sehirleri gibi degil ama kapkac ve gasp olaylari nadir görülen olaylar degilmis.
Sahi gezilecek yerler arasina TIGRE’yi de mutlaka katin. Parana Nehrinin denize döküldügü yerde olusmus deltada kurulu bu kasabada nehirde bot turlari yapiliyor ve gitmeye deger.Buenos Aires’e 30 km mesafede, Retiro Tren garindan trenle gidebilirsiniz. Yanliz Buenos Aires deniz kenari olmasina ragmen hic sahili olmayan ilginc bir sehir. Parana ve Uruguay nehirlerinin deltaya getirdigi camurlu killi toprak, suyu sürekli kahverengi hale sokuyor. Hic mavi deniz görme imkani yok. Tüm körfez kahverengi.En yakin Sahiller sehrin 300 km güneydogusundaki Mar del Plata ve kuzeyinde mevcut. Yaz aylarinda buralar ana baba günü oluyormus, biz gitmedik. Yine eger zamaniniz yeterliyse yaklasik 1200 km kuzeydeki Iguazu Selaleleri asil görülecek yerler arasinda birinci sirayi aliyor ama biz gidemedik. Buenos airesin bir de sehir havaalani var buradan selalelere ic hat ucusu gidis dönüs 200.-€ civarinda ve 1,5 saat sürüyor.
Sahi biz bir de San Antonio de Areco’ya gittik ama o konudada size bir uyarida bulunayim. Burada Estancia lar var, buralar, eski ciftlik evleri, Gaucho denen kovboylar, at üzerinde gösteri yapiyor, ata binebiliyorsunuz, ve de tabiiki Asado(Mangalda Et) yeniyor. Güzel bir tur ama biz dedikki, ülkeyi tanimak icin otobüsle kendimiz gidelim. Neyse Retiro Tren Garinin kuzeyindeki otobüs garajina gittik( bizimkilere cok benziyor) , otobüsleri hep iki katli ve cogunda yanyana 4 degil, üc koltuk var. Neyse adam basi tek yön 5,5.-€ ya bilet aldik( tek yön 120 km), hem biraz sehir disini görüp, hem de güzel bir tur olacagi umuduyla yarim saat rötarla otobüse bindik. Iyi de oldu, biraz disarilari gördük. Disarilar daha issiz, Amerikanvari, genis yollar, genis araziler, tek katli, genis bahceli evler(Arazi bol ya!!), neyse vardik San Antonio de Areco’ya..ama megerse issizmi issiz bir kasabaya gelmisiz..git git yollarda allahin kulu yok, hepsi siestada..neyse sorduk sorusturduk, megerse bu Estancia’larda(Ciftlikler) gösteriler sadece belli günlerde oluyormus, o yüzden acentalarin turlari da belli günlerde oluyormus. Yine de girdik bir ciftlige, iki üc kisi var, uzaktan bize bakiyorlar…dedik“..abi biz bir bakip, cikcaz!´´ neyse 38 derece sicakta kimsenin bizi kovmaya “cikin lan ordan !!´´ demeye niyeti de yok, takati de..
Gelmisken biraz bakindik, bir iki Lama sevdik(bari lama gördük!!), gerci arkadasim Metin yaklasmadi tükürür diye. Ben yaklastim, sevdim biraz, , tükürmedi…türk oldugumu anladi herhalde.
Son olarak Arjantin’e gidip te Tango izlememek olmaz, mutlaka gidin, bircok yerde ders te alinabiliyor. Ama o kadar vaktim yok diyorsaniz, hafta sonu La Boca semtindeki tango gösterisi olan restoranlardan birinde yemek yeyin orada izleyin derim.
5 Günlük Buenos Aires izlenimlerim böyle, bilgi almak isteyenler [email protected] a yazabilirler.
Selamlar
Ercan Toprakyaran
Ayrıntılı Bilgi