4. Gün: Nuwara Eliya (29 Kasım 2022)
Kandy Gölü, şehrin kalbinde ve Kutsal Diş Tapınağı’nın hemen yanında yer alıyor. Kandy Krallığı’nın son hükümdarı Kral Rajasinghe tarafından 1807 yılında inşa edilmiş insan yapımı göl, Kandy’nin muhteşem manzarasına hâkim. Sabah göl kenarında yürüyerek şehir turuna başladık. Sokak aralarında dolaştık. Alışveriş yaptık. Diş Tapınağı’na yakın bir mesafede bulunan Kızıl Cami‘ye uğradık. Kolombo’daki Jami Ul-Alfar Mescidi gibi kırmızı ve beyaz şeker kamışı benzeri bir dış cepheye sahip cami ve çevresinde yoğun Müslüman nüfus vardı.
Gölü tepeden gören bir alandan manzarayı seyrettikten sonra Kandy Botanik Bahçesi‘ne gittik. Kraliyet Botanik Bahçeleri Kandy’de görülmesi gereken yerlerden biri. 147 dönümlük alanı kaplayan bahçenin tarihi 14. yüzyıla kadar uzanıyor. Günümüzde eğrelti otları, palmiye caddeleri, çiçek ve baharat bahçelerine ev sahipliği yapıyor. Kandy’de son derece popüler bir turistik yer olan park, yerel halkın da büyük ilgi gösterdiği bir yer.
Sri Lanka’da ziyaret ettiğimiz yerler birbirinden güzeldi ancak Kandy’nin yeri bambaşka. Kalabalığı fazla görünse de derin kültürel ve dini kökleri bu şehri diğerlerinden ayırıyor. Zaman darlığı nedeniyle gereken önemi veremesek de yolumuz tekrar buraya düşerse hakkını teslim edeceğiz.
Yol üstünde Ravana Şelalelerinde kısa bir moladan sonra günün yıldızı Laxapana şelalesine vardık. Yol kenarına aracı park edip yarım saatlik bir yürüyüşten sonra şelalenin dibine ulaştık. Laxapana Şelalesi 126 metre yüksekliğiyle Sri Lanka’nın en yüksek sekizinci şelalesiymiş. Şelalenin dibinde doğal bir havuz vardı ancak hava kararmaya yakın olduğundan burada yüzme imkânımız olmadı. Manzarayı doya doya seyretmekle yetindik. Şelale yağmur mevsimi boyunca son derece güçlü olabilir, bu nedenle adımlarınıza dikkat edin ve kaygan kayalar üzerinde yürümekten kaçının.
Seylan çaylarının toplandığı yamaçlar
Temiz havayı depoladıktan sonra Nuwara Eliya yolu üzerinde Sri Lanka’nın en eski çay tesislerinden biri olan Damro Labookellie Çay Salonu‘na ulaştık. Sri Lanka dünyanın en büyük dördüncü çay üreticisiymiş. Bu bilgiyi çay fabrikası turunda öğrendik. Çay, tıpkı Karadeniz’de olduğu gibi yerel yaşamın özünü oluşturuyor. Bizde Seylan çayı olarak bilinen Sri Lanka çayı doğrudan ya da dolaylı olarak bir milyondan fazla kişiye istihdam sağlıyor. Sri Lanka’da beyaz, yeşil ve siyah olmak üzere üç çeşit çay üretiliyor.
Damro Labookellie, Sri Lanka’daki en eski çay merkezi. Yaklaşık 150 yıllık tesiste çayın toplanmasından işlenip paketlenmesine kadar olan süreci gördük. Çay fidanları her 100 yılda bir 5.000 hektarlık yemyeşil çay tarlalarına yeniden ekiliyor. Bu çay fabrikasında beyaz ve siyah çay üretilirken, yeşil çay başka bir çay fabrikasında işleniyor ve ardından Damro’ya gönderiliyor. Tüm çay türlerinin farklı yapım süreçleri var. Damro’daki çay fabrikasını ve plantasyonunu ziyaretimizin sonunda bölgede üretilen farklı lezzetlerdeki çayları deneme imkânımız oldu.
Çay ve kek tadımını tamamladıktan sonra tekrar yola koyulduk. Hava kararmadan Nuwara Eliya’daydık. Günü kapatmadan önce The Grand Hotel‘e uğradık. Sri Lanka’nın simge yapılarından Grand Hotel, 131 yılı aşan bir mirasa sahip. 1828 yılında Seylan’ın beşinci valisinin evi olan Barnes Hall olarak inşa edilen The Grand Hotel, 19. yüzyılın sonlarından bu yana dünyanın dört bir yanından gelen konukları ağırlıyor. İngiliz Kolonyal mimarisini koruyan otelde kalmasak da salonlarını ve kral dairesini görme fırsatı bulduk. Otel turundan sonra bahçede ikindi çayımızı da (High tea) içtik. İngilizlerin geleneksel çay seremonisi burada da uygulanıyor. Kekler ve atıştırmalık lezzetlerle dolu tabaklar eşliğinde ünlü Seylan çaylarının unutulmaz tadına bir kez daha baktık.
Uzun ve yorucu bir günün ardından Nuwara Eliya’nın çay tarlaları içinde, yüksek bir tepenin zirvesinde, yemyeşil bir vadiye hâkim Cottage San Francesco adlı otelde geceyi geçirdik.
5. Gün: Ella’ya tren yolculuğu (30 Kasım 2022)
Nuwara Eliya’nın, biraz daha popüler ve gözde kardeşi Ella için göz ardı edildiğini öğrendik. “Işık Şehri” Nuwara Eliya hem Ella hem de Kandy’ye göre daha yüksekte bulunuyor. Burası, sömürge dönemlerinde İngilizlerin gözde inziva yerlerinden biriymiş. İngilizler bu dağ silsilesini 19. yüzyılda bulmuş ve Nuwara Eliya dağ kasabasının kurulmasına karar vermiş. Kasaba, İngiliz kır evi tarzı evler ve yarı ahşap bungalovlarla dolu. Mimari özelliğinden dolayı “Küçük İngiltere” adını almış.
Eskiden sadece Koloni döneminden kalma binaların bulunduğu şirin küçük bir kasabayken, şimdi birçok modern yapıyla turistlerin akınına uğruyor. O dönemlerden kalan birkaç bina hala ayakta. Nuwara Eliya Postanesi bunlar arasında önemli bir yere sahip. 1894 yılında İngilizler tarafından Tudor tarzına göre inşa edilen ve saat kulesi bulunan iki katlı bu kırmızı tuğlalı yapı Sri Lanka’daki en eski binalardan biri.
Sonraki durağımız Victoria parkıydı. Adını Kraliçe Victoria’nın 60. jübile taç giyme töreninden alan ve 1897 yılında kurulan park, 27 dönümlük bir araziye sahip. Burası halkın, özellikle hafta sonları zaman geçirdiği bir dinlenme alanı.
Renkli çiçekler ve palmiyelerle süslü parkta dolaştıktan sonra Gregory Gölü‘ne gittik. Adını 1873 yılında Sir William Gregory’den alan göl, su sporları ve rekreasyon faaliyetleri için kullanılan önemli bir cazibe merkezi. Gölde tekne gezintileri yapılıyor, etrafındaki yürüyüş yollarında biraz yürüyüp biraz da atıştırdıktan sonra 12:30’da Ella’ya hareket edecek trene yetişmek için istasyona gittik.
Çay diyarının görsel şöleni ve mavi tren
Eğer Instagram kullanıcısıysanız parlak mavi bir trenden eğilip Sri Lanka’nın canlı yeşil çay tarlalarına bakan yolcuların fotoğraflarını görmüşsünüzdür. Bu, Kandy’den Ella’ya yapılan ünlü tren seyahatidir ve her Sri Lanka gezisinde mutlaka yapılması gereken bir yolculuktur.
Sri Lanka’nın büyüleyici güzelliğini görmenin en güzel yolu tren yolculuğundan geçiyor. Bu yolculuğu tamamlamadan Sri Lanka’ya yapılacak her gezi eksik kalır. Biz de planlarımızı yaparken mavi tren yolculuğunu listemize eklemiştik. Aslında Ella‘ya arabayla da gidebilirdik ancak Sri Lanka’ya gelip bu trene binmeden yolculuğu tamamlamak istemiyorduk.
Vishwa bizi tren istasyonuna bırakıp Ella’ya hareket etti. Mavi tren istasyona biraz gecikmeli geldi. Bizimle birlikte treni bekleyen 20’ye yakın turist vardı. Biletler koltuk rezervli ya da ayakta yolcu olarak satılıyor. 3. sınıf vagonda koltuklarımızı önceden rezerv ettirip biletlerimizi aldık.
Düdüğün tiz sesiyle tren yavaşça Nuwara Eliya istasyonundan uzaklaştı; Hindistan cevizi ağaçları ve yeşil tarlalara açılmadan önce kasabanın evleri ve ara sokaklarından ilerledi. Tren yavaş yavaş yol alırken çay diyarının görsel şöleni başlamıştı.
Ella kasabasına doğru yapılacak manzaralı yolculuk için vagonları dolduran yolcular yerlerini çoktan almıştı. Açık kapılar en çok ilgi gören yerdi ve turistler tarafından kısa sürede paylaşıldı. Vagonlar kalabalık değildi. Vagonumuzda bizden başka iki turist çift ve çok sayıda Budist rahip yolculuk ediyordu. Koridorda bir aşağı bir yukarı yürüyen, kızarmış köri, yumurta paketleri, fındık, kahve ve elma taşıyan satıcıların sesi eşliğinde, raylar bizi Ella’nın dağlarına ve parlak yeşil çay tarlalarına götürüyordu.
Bu trenden sarkmayanı indiriyorlar
Türkiye’de, Avrupa ya da ABD’de bir trenin kapısından sarkamazsınız. Bu yolculuğun kuralına aykırıdır. Can güvenliğinizi riske atmanıza kimse izin vermez. Bu kural mavi tren için geçerli değil. Tren hızlandıkça, insanlar pencerelerden dışarı eğiliyor ve trenin kapılarından sarkmak için sıra oluşturuyordu. Ben de kalabalığa katıldım, rüzgârı yol boyunca yüzümde hissettim.
Tren tepelere doğru çıktıkça yavaşlıyor, düzlüklerde hızını alıyordu. Yol, virajlarla doluydu. Bazen ağaçlar yola o kadar yaklaşıyordu ki uzanıp dokunabiliyordum. Tepelere doğru ilerledikçe çay tarlaları başladı. Manzaraya, sıra sıra dizilmiş parlak yeşil patikalardan aşağıya kıvrılan yollar, pirinç tarlaları eşlik ediyordu.
Yolculuk 2,5 saat sürdü. Tren istasyonlarda sık sık duruyordu. Klima yoktu ama pencere ve kapılar açık olduğundan rahatsız olmadık. Manzara iştahımızı açtı, ara sıra vagona uğrayan satıcılardan her fırsatta bir şeyler almayı ihmal etmedim. Vagonlara kaç kişinin binebileceği konusunda herhangi bir sınırlama olmadığından kalabalıkta sıkışıp kalmamak için rezervasyonlu koltuklarda yolculuk etmenizi öneririm.
Bu yolculuğa sadece Instagram fotoğrafları çekmek için katılan gezginler de vardı. Manzara akıp giderken onlar en güzel pozu nasıl veririm derdindeydi.
Yol boyunca nefes kesici manzaralar peşimizi hiç bırakmadı. Trenimiz Ella’ya yaklaşırken her istasyonda durdu. Son 10 kilometre boyunca yavaş ilerledik. Günlük hayatlarına devam eden insanlar için de bu yolculuk zamanlarının bir parçasıydı. Ella’ya bizimle aynı vagonda seyahat eden genç Budist rahipler de en az turistler kadar heyecanlı görünüyordu.
Sri Lanka seyahatiniz sırasında bu tren yolculuğunu hesaba katmadıysanız, planlarınızı hemen değiştirin ve listeye bu yolculuğu mutlaka ekleyin.
Ella’da trenden indiğimizde Vishwa istasyonda bizi bekliyordu. Önce onun önerdiği Cafe Chill’de karnımızı doyurduk. Ardından kısa bir Ella turu yaptık.
Ella, Sri Lanka’nın güney orta kesimindeki Uva Eyaleti’nin küçük bir dağ kasabası. Kasabanın turistlerce tercih edilmesinin pek çok nedeni var. Bunlardan ikisi Little Adam’s Peak ve 9 Kemerli Köprü. Hava kararmadan önce köprüyü görmek istedik. Kısa bir yürüyüşten sonra fotoğraflarını sık sık gördüğümüz köprüye ulaştık.
Dokuz Kemerli Köprü kolonyal demiryolu tarihinin günümüze ulaşan en önemli yapılarından kabul ediliyor. Aktif bir demiryolu olduğundan köprüden geçecek treni görmek isteyen turistlerin akınına uğruyor. Biz gittiğimizde fazla kalabalık değildi. 17:30’da geçeceği söylenen trenin rötar yaptığını öğrenince Ella’ya geri döndük. Geri kalan zamanı Hela Osu Suwapiyasa adlı bir spada Ayurveda masajına ayırdık ve günün tüm yordunluğunu giderdik. Artık rezervasyonu yaptığımız Sky Green Resort adlı bir otele gitme zamanı gelmişti.
5. Gün: Yala Ulusal Parkı’na yolculuk (1 Aralık 2022)
Ella, bu seyahatin en sürpriz noktalarından biriydi. Kasabanın kendine has bir havası vardı ve bunu arabadan indiğimizde hemen fark ettik. Gezginlerin buluştuğu, bir arada bulunup sohbet ettiği bir duraktı. Serin ve temiz havayı içime her çektiğimde, sıcak kanlı halkla selamlaştığımda, kafelerinde zaman geçirdiğimde neden daha fazla zaman ayırmadığıma pişman oldum.
Sabah Ella’dan ayrılıp yakınlardaki bir tepeye (Ella Rock) tırmandık. Çay tarlalarının içinden geçen bir yolla, kolay bir tırmanıştan sonra zirveye vardık. Tam karşımızda Little Adam’s tepesinin eşsiz manzarası duruyordu. Burada biraz zaman geçirip Ella’ya geri döndük. Hedefimiz Yala Milli Parkı’ydı ancak oraya varmadan önce yolda birkaç yerde daha mola verecektik.
İlk durağımız Ravana Şelalesi oldu. Sri Lanka’nın Ella kasabası yakınlarındaki bu bölge sisli dağların arasında bir cennet. 3 kademeli basamaklı şelalenin iniş yolu boyunca kaya havuzları var. Sri Lanka’daki en kolay erişilebilir şelalelerden biri olduğu için bu manzarayı görmeden Ella’dan ayrılmayın.
Şelale adını, efsaneye göre bir prensesi kaçıran ve onu şelalenin arkasındaki mağaralara saklayan Kral Ravana’dan almış. Suyu seviyorsanız ve zamanınız da varsa buraya en az birkaç saatinizi ayırabilirsiniz. Yol kenarında olduğu için Ella’yı ziyaret eden her turistin uğradığı bu durak maymunların da popüler toplanma alanlarından biri. Etrafta çok sayıda meyve ve mısır satıcıları var. Bu satıcılara giden turistlerin yolunu gözleyen maymunlar onların yiyeceklerine ortak olma derdinde. Biraz mango, biraz da mısır rüşvetinden sonra yan yana fotoğraf çekmemize izin verdiler.
Yala Ulusal Parkı
Bugünkü son durağımız Yala Ulusal Parkı. Ravana Şelalesi’nden yaklaşık 2 saatlik yolculuktan sonra park girişine ulaştık. Burada aracımızı değiştirip 4×4 arazi aracına bindik. Parka giriş ücreti 70 dolardı. Öğleden sonra 3’te parka girdik ve gezi yaklaşık 3 saat sürüdü.
Sri Lanka’nın vahşi hayvan türlerini görmek için Yala Ulusal Parkı’nda heyecan verici bir safariye çıkabilirsiniz. Burası, masmavi Hint Okyanusu’na kıyısı olan adanın en büyük ikinci milli parkı. Park 5 bloğa ayrılmış ve bu bloklardan sadece 2’si safariler için turistlere açık. Geyiklerden fillere, kuşlardan timsahlara kadar geniş bir hayvan yelpazesine ev sahipliği yapan parkın en değerli ve nadir bulunan hayvanı leopar. Dünyadaki en yüksek leopar yoğunluklarından birine sahip olduğu için benekli bir leopar görmeyi umanlar için popüler bir yer. Bizim şansımıza leopar ortalıkta yoktu. Bir ara çok uzakta bir ağacın üstünde olduğu rehberler tarafından görülmüş. Biz de o noktaya gittik ama leopar o kadar uzaktaydı ki dürbünle bile belli belirsiz bir gölgeden farksızdı. Turda bol bol fil ve tavus kuşu gördük. Ceylanlar, timsahlar ve domuzlar da sık gördüğümüz hayvanlardı. Gezi sonunda bu safariye katılmasak da olurdu diye düşünmeden edemedik. Gerçek bir safari tecrübesi için Afrika tek adres…
Geceyi parka yakın DoubleTree by Hilton Weerawila Rajawarna Resort‘da geçirdik. Otel rezerve o kadar yakın ki bazı sürüngenlerle havuzu paylaşmak durumunda kaldık. Odaları, manzarası ve yiyecekleriyle bu otel günler süren yorgunluğumuzu atacağımız mükemmel bir cennet oldu.
6. Gün: Okyanus kıyıları (2 Aralık 2022)
Gezinin yorucu kısmı geride kaldı. Artık koşturmadan okyanus sahillerinin tadını çıkarma zamanı…
Otelin rahat odalarını, havuz keyfi ve kahvaltısını geride bırakmak zor oldu. Yala’dan yola çıktığımızda şiddetli bir yağış başladı ve birkaç saat sürdü. Bir sonraki hedefimiz Hiriketiya kasabasına vardığımızda yağmur durmuş güneş açmıştı. Bir zamanlar sakin bir balıkçı köyü olan Hiriketiya Plajı, Sri Lanka’da modaya uygun kafeler, ortak çalışma alanları ve butik oteller arayan sörf tutkunu gezginler için bir merkez haline gelmiş. Hiriketiya ya da yerel adıyla “Hiri”, günümüzde ülkenin en popüler plajlarından biri kabul ediliyor.
Hiriketiya’da kısa bir moladan sonra Sri Lanka’nın tropik sahil şeridinin güneyinde yer alan Mirissa’ya geldik. Yala’dan buraya yaklaşık 4 saat süren ara sıra mola verdiğimiz bir yolculuktan sonra ulaşmıştık. Mirissa‘da iki gece Randiya Sea View Hotel‘de kalacaktık. Otele vardığımızda hava kararmış, yağmur başlamıştı.
7. Gün: Mirissa (3 Aralık 2022)
Sabah 6’da kalkıp sahilde yürüyüş yaptık. Gün doğumuna hazırlanan okyanusun rengi tarifsizdi. Yürüyüşümüze sahilde turistleri bekleyen çok sayıda köpek eşlik etti. Aynı köpekleri ertesi sabah da gördük. Mirissa’dan ayrılana kadar peşimizi bırakmadılar…
Mirissa, Sri Lanka’nın güneyindeki en popüler sahillerden biri… Galle ve Matara gibi büyük şehirlerin arasında yer alan Mirissa birkaç sene öncesine kadar birkaç konaklama yeri ve bir roti dükkanının bulunduğu küçük bir sokaktan ibaretmiş. Günümüzde butik oteller, pansiyonlar ve bungalowlarla dolu…
Bölgede her şey var; güzel Sri Lanka yiyecekleri, sörf için harika dalgalar ve kaplumbağalardan büyük mavi balinalara kadar farklı türde canlılar… Günlerinizi hamağınızda taze Hindistan cevizlerinin tadını çıkararak, sahil kenarındaki restoranlardan lezzetli yemekler yiyerek ve motosikletle etrafı gezerek geçirebilirsiniz. Biz bu cennet için iki gece ayırmıştık. İlki zaten bitti ve Mirissa için son günümüzü okyanustan çıkmadan geçirmeye karar verdik. Gün boyu dalgalarla boğuştuk, yoruldukça acıktık, acıktıkça yedik, yedikçe de bol bol kestirdik… Dalgaların yorgunluğunu ve güneşin yükünü The Point Mirissa‘daki spada Ayurveda masajıyla gidermeyi de ihmal etmedik.
Mirissa, kasım ayının sonundan mart ayına kadar görülebilen balina popülasyonu da ünlü, ancak balina görmenin garantisi yok. Bunun için her sabah düzenlenen tekne turları var ve fiyatlar 25 dolardan başlıyor. Biz bu etkinliğe katılmak yerine sahilde güneşin doğuşunu izlemeyi tercih ettik.
Mirissa’daki iki gecemizi farklı iki restoranda geçirdik. Amigo ve W&D restoranlarında yediğimiz deniz ürünlerinin tadı bugün hala damağımda…
8. Gün: Galle (4 Aralık 2022)
Mirissa en az bir hafta ayrılabilecek bir cennet. Biz burayı Sri Lanka turunun son durağı olarak belirlemiştik. Verdiğimiz kararın doğruluğunu yorucu ve hızlı Sri Lanka turumuzdan sonra daha iyi anladık.
Mirissa’dan ayrılmadan önce Hindistan Cevizi Ağacı Tepesi‘ni görmeye gittik. Mirissa’yı ziyaret eden hemen her gezginin Instagram profiline giren Hindistan Cevizi Ağacı Tepesi, Sri Lanka’nın güney sahillerindeki en güzel duraklardan biri. Mirissa’nın hemen yanındaki bu tepe özel bir hindistan cevizi arazisi. Hint Okyanusu’nun pırıl pırıl sularına ve el değmemiş altın kumsallarını gören tepeye giriş ücretsiz. Tabandan gök kubbeye doğru yükselen ağaçlar en az gün batımında olduğu kadar günün her saatinde muhteşem bir görüntü veriyor.
Sonraki durağımız Unawatuna kasabası oldu. Sahilde yürüyüz biraz alışverişten sonra Galle’ye doğru yola devam ettik.
Galle, Sri Lanka’da ziyaret edilecek bir başka ilginç şehir. Galle Kalesi duvarları boyunca yapacağınız bir yürüyüşle hem kenti gözlemleyecek hem de okyanus manzarasını soluyacaksınız. Kalenin tarihi 1500’lü yıllara kadar uzanıyor. Güney Asya gelenekleriyle harmanlanan, Avrupa mimari tarzlarıyla ünlü bu şehir 1988 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi‘ne alınmış. Uzunluğu yaklaşık 3 kilometre olan surlar kireç, kum ve mercan taşları kullanılarak yapılmış.
16. yüzyılda Portekizliler tarafından kurulan Galle, günümüzde daha geniş olan Galle Bölgesi’nin başkenti. Şehir, 17. yüzyılda Hollandalılar tarafından güçlendirilmiş ve İngilizlerin gelişinden önce önemli bir liman ve askeri kale olarak hizmet vermiş. Galle eski kenti, neredeyse şehir içinde küçük bir şehir gibi.
Kalenin kendisi küçük ama içindeki her sokak keşfedilmeyi hak ediyor. Yemek için birbirinden cazip mekanlar var. Eğer dondurma seviyorsanız Dairy King Cafe‘ye uğramadan kasabadan ayrılmayın. Seyyar Satıcılar Meydanı’nda sanatçıların birbirinden ilginç ürünlerini görmek mümkün.
Galle’nin en az kalesi kadar ünlü bir başka yapısı da Deniz Feneri. 1848 yılında inşa edilen bu fener Sri Lanka’nın en eski deniz feneri olup yaklaşık 30 metre yüksekliğinde. Galle’nin ikonik deniz feneri Sri Lanka ile neredeyse eş anlamlı kabul ediliyor. Herhangi bir Sri Lanka seyahat rehberine baktığınızda palmiye ağaçlarıyla çerçevelenmiş beyaz deniz fenerinin bir fotoğrafını görebilirsiniz.
Eski Hollanda Hastanesi, Sri Lanka’daki Hollanda sömürge döneminden kalma Galle Kalesi’ndeki en eski binalardan biri. Adından da anlaşılacağı üzere, Hollanda Doğu Hindistan Ticaret Şirketi’ne bağlı olarak hizmet veren, hasta subay ve denizcilerin bakımı için Hollandalılar tarafından bir hastane olarak inşa edilmiş. 1850’lerden bu yana sırasıyla kışlaya, belediye binasına ve devlet dairelerine dönüştürülmüş. Bina, kapsamlı bir restorasyonun ardından 2014 yılında bir yemek ve alışveriş kompleksi olarak yeniden açılmış. Günümüzde butik restoran ve kafelere ev sahipliği yapıyor.
16. yüzyılda Portekizli sömürgeciler tarafından kurulan, Hollandalılar tarafından genişletilen ve İngilizlerce yönetilen Galle, heybetli kolonyal binaları, antik kilise ve camileri, plajları, konakları ve müzeleri, ilginç butikleri ve keyifli sahil şeridiyle hem yerli hem de yabancı gezginleri, tarih meraklılarını ve doğa severleri kendine çekiyor.
Gezimizi tamamlamadan önce Urawatta deniz kaplumbağası bakımevini ziyaret ettik. Burası, kaplumbağalarla tanışabileceğiniz ve onlara dokunabileceğiniz oldukça ilginç bir yer. Kaplumbağaların yumurtalarının korunduğu ve yumurtadan çıkana kadar bakıldığı, daha sonra ait oldukları denize geri bırakıldığı bu mekânda okyanuslara atılan zararlı atıkların deniz yaşamına verdiği zarara bizzat kaplumbağalar üzerinden tanık alacaksınız.
Gezimizin son durağı Negombo oldu. Akşam yemeğini King Coconut adlı bir restoranda yedikten sonra Christima Residence adlı otele geçtik.
9. Gün: Negombo (5 Aralık 2022)
Artık yolculuğun finaline gelmiştik. Sabah erkenden havaalanına hareket ettik. Gezi boyunca bize eşlik eden Vishwa ile havaalanında vedalaşıp bilet işlemleri için güvenlik kontrolüne girdiğimizde Sri Lanka macerası son buldu.
sri lanka’da zaman hızlı geçti
Güney Asya’nın ada ülkesi Sri Lanka güzel olduğu kadar kadim bir ülke. 2.000 yıllık tarihinin herhangi bir döneminde olduğu kadar şimdi de karmaşık bir yapıya sahip. Birkaç yıl önceki Paskalya terör saldırılarına ve son zamanlarda yaşanan çalkantılara rağmen Sri Lanka, önemli bir destinasyon olmaya devam ediyor.
Kültür, doğa ve plaj arasında karar veremeyen gezginler Sri Lanka’yı deneyebilir. Bu tropik ada küçük bir pakete çok şey sığdırılabilir. Plaj tutkunları Hint Okyanusu kıyısındaki kartpostallık noktadan birini seçebilir. Adada sadece altın rengi kumsallar yok. Hindistan’ın güneydoğu ucunda yer alan Sri Lanka’nın tarihine dokunabilmek için iç kesimlere şans tanıyın. Kültür üçgenini gezmeden ülkeden ayrılmayın. Bu gezinize mümkünse 12. yüzyılda ülkenin başkenti olan Polonnaruwa antik kentinden başlayın. “Dünyanın Sekizinci Harikası” olarak da anılan Sigirya kayasına tırmanın. Kandy’deki tapınağı görün.
Hesapta olmayan güzel bir tesadüftü Sri Lanka. Bizim için güzel hatıralarla doluydu. Gördüğümüz manzaralar büyüleyici, tanıştığımız insanların güler yüzlü, yemekler çok lezzetliydi.
Kısa zamanda çok şey görmeye çalıştık. Bunu yaparken yorulduk ama gördüklerimiz bu yorgunluğa değdi.