Bir ada var uzakta adı Sri Lanka!

16 Aralık 2022

Sri Lanka rotamız

Sri Lanka’yı ilk kez ziyaret edecekseniz ve bir hafta süreniz varsa aşapıdaki rotayı uygulayabilirsiniz.

1. Gün: Kolombo (26 Kasım 2022)

Cumartesi sabahı Dubai-Kolombo uçuşumuz saat 09:30 civarında Bandaranaike Uluslararası Havalimanı‘na varışımızla son buldu. Havaalanında bizi karşılamaya gelen şoförle buluşmadan önce biraz para bozdurduk. Sim kartı almadık çünkü turu hazırlayan firma bu hizmeti de üstlenmişti. Havaalanından Kolombo’ya taksi ücreti yaklaşık 20-25 USD.

Başkent Kolombo’nun simgelerinden Gangaramaya Tapınağı

Hilton Kolombo‘ya vardığımızda saat 11:00’i geçiyordu. Otele eşyalarımızı bırakıp kısa bir şehir turu için dışarı çıktık. Otelin kapısında tuk tukçular yaklaşıp tur teklif ettiler. Kısa bir pazarlıktan sonra 1000 rupiye iki saat şehir turu için anlaştık. Kızıl Cami, Seema Malaka, Gangaramaya Tapınağı ve Hollanda Hastanesi‘ni gezdik. Akşam otelde Zagreb’ten gelen Suat’la buluşup yakınlarda bulunan bir restoranda akşam yemeğimizi yedik. Yarın büyük turumuz başlayacaktı ve yol yorgunluğunu atmamız için fazla zamanımız kalmamıştı.

2. Gün: Polonnaruwa (27 Kasım 2022)

Polonnaruwa‘daki tapınak

Sri Lanka’ya ziyaret süreniz ne olursa olsun Sigiriya‘yı görmeden ülkeden ayrılmayın. Sigiriya, Sri Lanka’nın “Kültür Üçgeni“nin en önemli parçası, Kolombo’dan arabayla 4 saat uzaklıkta. Yaklaşık 200 metre yüksekliğindeki “Aslan Kayası” ülkenin en çok ziyaret edilen noktası. Uzun yolculuktan sonra Vishwa’nın da tavsiyelerini dinleyip Aslan Kayası‘na çıkışı yarın gün doğumuna erteleyip hava kararmadan Polonnaruwa‘daki tapınak kalıntılarına gitmeye karar verdik. Sigiriya’dan arabayla yaklaşık bir saat uzaklıkta bulunan Polonnaruwa antik şehri, M.S. 11. ve 13. yüzyıllar arasında yaklaşık iki yüzyıl boyunca ülkenin başkenti olarak hizmet vermiş. Harika bir şekilde korunmuş tarihi alanlara sahip. Burayı rahatlıkla yürüyerek dolaşabilirsiniz. Yürümek istemeyenlere bisiklet seçeneği de var. Burada yaklaşık bir saat dolaştıktan sonra, hava kararırken Sigirya’daki Il Frangipane adlı otelimize döndük.

3. Gün: Sigiriya Aslan Kayası (28 Kasım 2022)

gün doğumunu Sigiriya Kaya Kalesi‘ni tam karşıdan gören başka bir tepeden izledik

Sigiriya Kaya Kalesi (Aslan Kayası), UNESCO Dünya Mirası olarak tescillenmiş eski bir saray. Panoramik manzaralar sunan Gökyüzü Sarayı, Aslan Kapısı’nın yer aldığı orta seviyeli bir teras ve altındaki bahçe ve hendeklerden oluşuyor.

Gün doğumunu bu kayayı tam karşıdan gören başka bir kayadan izlemeye karar verdik. Bunun için sabah 05:00’te yola çıktık. Hava hala karanlıktı ve Aslan Kayası’nın karşısındaki bu kayaya tırmanışımızda sokak köpekleri bize eşlik etti.

Tepeye vardığımızda güneş doğmak üzereydi. Kayanın etrafında maymunlar da güne başlamıştı. Bazıları bizden yiyecek istiyor, yanımızdan ayrılmıyorlardı. Gün doğumu muhteşem oldu. Gökyüzünün kızıllığı aşağıdaki ormana yavaş yavaş yansırken renkler de tondan tona giriyordu. Aslan Kayası yerine burayı seçmemizin ödülünü almıştık. Tam karşımızdaki efsane kaya artık keşfetmeye hazırdı.

Gökyüzündeki saray

MS beşinci yüzyılın sonlarında Kral Kashyapa I tarafından inşa saray dev bir kayanın tepesinde yer alıyor

Kayanın tepesinde bulunan saray kalıntıları oldukça ilginçti. Ulaşımı bu kadar zor bir yere böyle bir yapı inşa etmenin mantığını bu kayaya tırmanan her turistin sorguladığını tahmin ediyorum. Her şey güvenlik için ama kralın buraya çıkış ve inişleri de zaman bulunca araştırıp okuyacağım bir konu olacak.

Sigiriya Kayası’na tırmanış toplamda yaklaşık 1200 basamaktan oluşuyor ve birkaç aşamaya ayrılıyor. Zirveye kadar basamaklar devam ediyor ve bazen çok dik ve dar olabiliyor.

Burada hanedanlar yükseldi ve çöktü, taht mücadeleleri ve işgalci güçler arasında yüzyıllar boyu devam eden mücadeleye bu kaya tanık oldu

Sigiriya kalesinin dibindeki bahçelerden geçen merdivenler geniş ve tırmanması kolay, ancak bu sizi aldatmasın. İlerde zorlu parkur sizi bekliyor. İlk terasın etrafında, yürüyebileceğiniz bir dizi teras, mağara ve platformun yanı sıra dinlenme alanları da var.

Tırmanışın baş dönmesi ve bacaklara kramp girmesine neden olan kısmı kayanın ortasındaki metal merdivende başlıyor. Dar metal merdivenlerin başında yol ayrımı var. Bir yol, turun en önemli noktalarından biri olan Sigiriya fresk mağaralarına gidiyor, diğeri tepeye devam ediyor. Mağaranın içindeki iyi korunmuş freskleri incelemeyi dönüşe bırakıp tepeye tırmanmaya devam ettik.

Beşinci yüzyıldan kalma bir Sri Lanka destanı olan Mahavamsa’da, Hintli prens Vijaya’nın bir aslanın torunu olduğunu, Sri Lanka’ya gelip gitti ve Prenses Kuveni ile evlendiği anlatılır. Sendikalarından Sinhala ırkı doğdu ( sinhala “aslanlar” anlamına gelir). Singala geleneğinde aslan, kralların atası ve kraliyet otoritesinin bir simgesidir. Fotoğrafta, Sigiriya’daki anıtsal Aslan Pençeli Kapı’dan geriye kalanlar pençeler görünüyor.

Aslanlı Kapı Gökyüzü Sarayı’na giden son yolu koruyan iki devasa pençe setine sahip. Tırmanışın son ve en zorlu kısmı burada başlıyor. Sigiriya kalesini çevreleyen ovaların engelsiz bir manzarası bile yorgunluğu gidermeye yetmiyor.

Beşinci yüzyılda inşa edilen bu saray 1800’lü yıllarda İngiliz arkeologların dikkatini çekmiş. Kaya sanatı ve freskler karşısında hayrete düşmüşler.

Sri Lanka’nın orta kesimlerindeki ormanın üzerine yükselen bir kaya parçasının üzerine tünemiş olan Sigiriya sarayı, M.S. beşinci yüzyılda ilk inşa edildiğinde olduğu gibi şimdi de heybetli bir manzaraya sahip. Burası 1982’de UNESCO Dünya Mirası olarak belirlenmiş.

Sigiriya Kayası’na tırmanış toplamda yaklaşık 1200 basamaktan oluşuyor ve birkaç aşamaya ayrılıyor.

Kale yüzyıllar içinde orman tarafından yutulmuş. Sadece yerel köylüler tarafından biliniyormuş. Zirveye ulaştığımızda manzara ve içinde dolaştığımız saray kalıntıları yorgunluğa gerçekten değdi. Zirvenin her kısmı ziyarete açık. Ufuktaki 360 derecelik panoramik manzara var ve bu manzara yorgunluğa değiyor. Hayatımızda kaç kez 200 metre yüksekliğindeki bir kayanın tepesine tırmanıp antik bir saray kalıntılarında dolaşacağız?

Tarihin sırlarından Sigiriya Freskleri

Tarihçiler, uçurum duvarının tepesinde temsil edilen kadınların kimliği konusunda görüş ayrılığına düşmüşler. Şehvetli görüntüler bazı bilim insanlarının bunların Kaşyapa’nın haremindeki kadınların tasvirleri olduğuna inanmasına yol açmış. Bir başka teoriye göre fresklerdeki resmedilen kadınlar Hint mitolojisinde cennette yaşayan şarkıcı ve dansçılar…

İnişte Sigiriya fresk mağarasına uğradık. Sigiriya Freskleri MS 480 yılında Sigiriya Kayası’nın batı yüzeyine resmedilmiş. Bu sanat eseri, Kral Kasyapa tarafından inşa edilen devasa bir saray kompleksinin en önemli parçası olarak kabul ediliyor. Freskler kompleksin her noktasından, özellikle de büyük törensel batı girişinden açıkça görülebiliyordu. Bugün bu duvar resimlerinden sadece birkaçı, yerden yaklaşık 100 metre yükseklikteki küçük bir yüzeyde bulunuyor.

Yerden yüz metre yükseklikteki küçük, korunaklı alanda bulunan fresklerin bazılarında krallara ve ölümlülere çiçek taşıyan göksel periler tasvir ediliyor. Diğerleri ise Kasyapa’nın hareminin kraliçeleri ve cariyeleri oldukları öne sürülüyor. Sigiriya fresk resimlerinin kadınları yaklaşık bin altı yüz yıldır spekülasyon konusu olmuş ama bu süre boyunca sırlarını koruyarak, esrarengiz bir şekilde gülümsemeye devam etmiş. Kadınların ve onları resmeden sanatçıların isimleri tarihin bilinmez sırları arasında kaybolup gitmiş.

Fresklere kayanın güney ucundaki Teraslı Bahçeler’deki spiral merdivenlerle üç kat çıkarak ulaştık. Kapıda bir bekçi vardı ve görevi gelenlerin fotoğraf çekmesine engel olmaktı. Zaten buraya gelmeden önce fresklerin fotoğraflarının çekilemeyeceğini defalarca okumuştuk. Bu nedenle cep telefonlarımızı ve kameralarımızı çantamızdan çıkarmadık.

Dambulla Mağara Tapınağı

Kaya tapınakları Ada’daki en kapsamlı ve en eski tapınaklardan biri

Sigiriya kayası ziyaretimizi tamamladıktan sonra Dambulla Mağara Tapınaklarına hareket ettik. Dambulla Mağara Tapınağı, muhteşem bir miras. Burası dünyanın en büyük boyalı mağara kompleksi kabul ediliyor. Dambulla Kaya Tapınağı, Sinhalese krallarının son başkenti Kandy’nin yaklaşık 75 km kuzeybatısında, Anuradhapura’ya giden ana yol üzerinde yer alıyor. Tapınakları ziyaret etmek için dik bir tepeye tırmanmak gerekiyor. Mağara, denizden 340 metre yükseklikteki bir platoda başlıyor. Komplekse girmeden dinlenmek için mola verin ve yeşil vadinin muhteşem manzarasının tadını çıkarın. Kaya tapınakları Ada’daki en kapsamlı ve en eski tapınaklardan biri.

11. yüzyıla gelindiğinde mağaralar önemli bir dini merkez haline gelmiş

Dambulla mağara manastırı hala işlevsel. MÖ üçüncü ve ikinci yüzyıllardan kalma bu kompleks MÖ birinci yüzyılda tapınağa dönüştürülmüş. Anuradhapura’dan sürgün edilen Valagamba, 15 yıl boyunca buraya sığınmış. Kral, başkentini geri aldıktan sonra şükran için bu tapınağı inşa ettirmiş. Daha sonra pek çok kral buna eklemeler yapmış ve 11. yüzyıla gelindiğinde mağaralar önemli bir dini merkez haline gelmiş. Polonnaruwa’lı Nissanka Malla, 1190 yılında mağaraları yaldızla kaplatmış ve yaklaşık 70 Buda heykeli eklemiş. 18. yüzyılda mağaralar Kandy Krallığı tarafından restore edilip boyanmış.

Mağara kompleksini ziyaret ettikten sonra yol üstünde Vishwa’nın önerdiği bir restoranda otantik Sri Lanka lezzetleriyle karnımızı doyurduk. Ardından yine onun önerileriyle Isiwara Paura adındaki özel Ayurveda masaj salonuna geçtik. Yorucu günün en keyifli anı başlamıştı. Günün ilk ışıklarıyla başlayan tırmanış ve yürüyüşlerden sonra bu masaj sayesinde yeniden dünyaya gelmiş gibiydik. Bir sonraki durağımız Kandy’ydi ve oraya hava kararmadan varmayı planlamıştık.

Sinhala krallarının son başkenti: Kandy

Sinhala krallarının son başkenti Kandy, UNESCO Dünya Mirası Listesi‘nde yer alıyor. Burada ziyaret edilecek en önemli yer Kutsal Diş Kalıntısı Tapınağı (The Temple of the Sacred Tooth Relic) yerel adıyla Sri Dalada Maligawa

Otele gitmeden önce tapınağa uğradık.Sri Lanka’da en çok saygı duyulan bu tapınak MS 16. yüzyılda kurulmuş. Tapınak, Buda’nın cenaze ateşinden müritlerinden biri tarafından çıkarıldığına inanılan Buda’nın dişinin kalıntısına ev sahipliği yapıyor. Kutsal emaneti korumak Kral’ın sorumluluğundaydı, çünkü Buda’nın sembolik bir temsili olarak kabul edilen kral emaneti elinde bulundurduğu için ülkeyi yönetme hakkına sahipti.

Budistler dişin saklandığı iyi korunan iç mabede kısa süreli bakmak için uzun kuyruklarda bekliyor.

Burası aynı zamanda Sinhalese kimliğinin ve gururunun önemli bir sembolü. Her gün binlerce beyaz giysili hacı, puja olarak bilinen adak ve duaları için lotus çiçekleriyle bu kutsal mekâna geliyor. Diş, altın bir tabut içinde saklı kalırken, ziyaretçiler ve adanmışlar puja sırasında sadece dişin saklandığı iyi korunan iç mabede kısa süreli bakmak için uzun kuyruklarda bekliyor.

Tapınağa girdiğimizde tören başlamak üzereydi ve günlerden pazartesiydi. Her hafta pazartesi günü kutsal emanetin altın kapıları açılıyor ve ziyaretçiler, özel tören eşliğinde, uzaktan da olsa Buda’nın kutsal emanetini görme fırsatı buluyor.

Tapınağa girmeden önce uygun şekilde giyinmemiz, kıyafetlerimizin bacak ve omuzları örtmesine dikkat etmemiz konusunda uyarıldık. Tapınağa girmeden önce ayakkabılarımızı çıkardık. Salona girdiğimizde tören için sunumlar yapılıyor ve dua ediliyordu. Her yıl Esala Perahera alayı sırasında Kutsal Emanet tabutu bir erkek filin üzerinde sokaklarda dolaştırılıyormuş. Bu 10 günlük festival dünyadaki en büyük Budist festivallerinden biri olarak kabul ediliyor.

Bu ilginç töreni izledikten sonra tapınağın diğer salonlarını da gezdik. Yorgunluğumuzu tapınağa bitişik bir binada kahve içerek attık ve otele girmeden önce Balaji Dosai’de yerel lezzetlerin tadına baktık.

Geceyi, şehre hâkim bir tepede Fox Kandy adlı bir otelde geçirdik. Dar yollardan aracın çıkması bir hayli zor oldu. Otele vardığımızda hava kararmıştı. Manzaranın güzelliğini ertesi sabah uyandığımızda fark edebildik.

YAZININ DEVAMI AŞAĞIDA

Remzi Gökdağ

Remzi Gökdağ gazeteci, yazar ve yayıncıdır. 1989 yılında Cumhuriyet Gazetesi'nde muhabir olarak çalışmaya başlayan Remzi Gökdağ, İstanbul konulu haberleriyle çeşitli gazetecilik ödüllerine sahiptir. Remzi Gökdağ'ın Başka Şehirler, Sevgili İstanbul, Amerikan Medyası’nda 11 Eylül ve Park Otel Olayı adında dört kitabı vardır. Remzi Gökdağ hakkında ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Başka Şehirler - Remzi Gökdağ
Başka Şehirler - Remzi Gökdağ
Sevgili İstanbul - Remzi Gökdağ
Sevgili İstanbul - Remzi Gökdağ
Previous Story

Kendi karavanlarını yaratan gezginler

Next Story

Issız adada dört yıl!

Latest from Gezginin Not Defteri

Issız adada dört yıl!

Alexander Selkirk, İskoç bir denizciydi. 1676-1721 yılları arasında yaşadı. Pasifik Okyanusu'ndaki bir adada kazazede olarak yaşadıkları Defoe'nun Robinson Crusoe kitabına ilham kaynağı
Kırmızı kalpler dünyası

Kırmızı kalpler dünyası

Atalarımız ilk çağlarda mağaralara çizdiği resimlerle kendini anlatmaya çalışmış, biz de dijital çağın uçsuz bucaksız derinliklerinde bu görevi yerine getiriyoruz. Sosyal medya

Dünyanın en büyük şovu

Dubai şu sıralar çok yoğun. Bütün planlamalar Dünya Fuarı ‘Expo 2020’ye göre yapılıyor. Fuarın açılmasına 10 ay var ama kimse işi şansa

“Kendimi bildim bileli gezginim”

AtlasGlobal'in Glober Dergisi son sayısında Uzaklar.com'un Editörü Remzi Gökdağ'ın son kitabı  Başka Şehirler'i yazdı. Derginin Yazı İşleri Müdürü Fatih Aça tarafından yapılan

Don't Miss