Batı Kıyısı

Bugün Oahu Adası’nda geçireceğimiz dördüncü ve son gün. İlk 3 gün içinde göremediğimiz her yeri bugüne sığdırmak istiyorduk. Her zamanki gibi sabahın ilk ışıklarıyla yola düştük. Bugün adanın batı sahillerini görmeyi planlıyorduk. İlk durağımız Hanauma Koyu oldu. Yüzyıllar önce Koko Krateri’nin patlamasıyla oluşan bu koy aynı zamanda doğal bir akvaryum. Hawaii Eyaleti’nce milli park ilan edilen bölge hassas doğal yapısı nedeniyle de çok sıkı bir şekilde korunuyor. Koya ulaştığımızda saat 9:00 olmuştu. Biletlerimizi aldıktan sonra saat 9:15’te başlayacak film gösterisinin yapılacağı salonun kapısında beklemeye başladık. Bu parka gelen bütün ziyaretçiler koya inmeden önce zorunlu olarak bu 15 dakikalık gösteriyi izlemek

Bugün Oahu Adası’nda geçireceğimiz dördüncü ve son gün. İlk 3 gün içinde göremediğimiz her yeri bugüne sığdırmak istiyorduk.

Her zamanki gibi sabahın ilk ışıklarıyla yola düştük. Bugün adanın batı sahillerini görmeyi planlıyorduk.

İlk durağımız Hanauma Koyu oldu. Yüzyıllar önce Koko Krateri’nin patlamasıyla oluşan bu koy aynı zamanda doğal bir akvaryum. Hawaii Eyaleti’nce milli park ilan edilen bölge hassas doğal yapısı nedeniyle de çok sıkı bir şekilde korunuyor. Koya ulaştığımızda saat 9:00 olmuştu. Biletlerimizi aldıktan sonra saat 9:15’te başlayacak film gösterisinin yapılacağı salonun kapısında beklemeye başladık. Bu parka gelen bütün ziyaretçiler koya inmeden önce zorunlu olarak bu 15 dakikalık gösteriyi izlemek durumunda. Bu bilgilendirici gösteride yapmamız ve yapmamamız gerekenleri öğrendikten ve sıkı sıkı uyarıldıktan sonra koya doğru dik bir yokuştan inmeye başladık. Sahilde 15 dolara dalış malzemelerimizi kiraladık. Yeni bir maceraya dalmak için sabırsızlanıyorduk. Fazla zaman harcamadan suya daldık. Gördüklerimi anlatmakta biraz zorluk çekeceğim. Olağanüstü bir manzaraydı. Bilgisayarımdaki akvaryum screensaver’ının canlısını görüyordum. Etrafımda rengarenk balıklarla yüzüyordum. Çeşit çeşit bu balıkların zararsız olduklarını öğrenmiştim ancak bazı balıkların büyüklüğü ve aniden gözümün önünde belirmeleri sık sık yolumu değiştirmeme neden oluyordu.

Kayalıkların arasında yüzerken zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyor insan. Sahile çıktığımızda burada 3 saat geçirdiğimizi öğrendik. Artık buraya veda etme zamanı gelmişti. Görmemiz gereken diğer yerleri de düşünerek buradan istemeyerek ayrıldık.

Günlerden pazardı ve sabahın erken saatlerine rağmen Oahu’nun ana yollarında tahmin etmediğimiz yoğun bir trafik vardı. Bu trafik Pearl Kenti’e kadar devam etti. Adanın nüfusunun önemli bir bölümünü Pearl Harbor’da görevli askeri personel ve aileleri oluşturuyordu ve Pearl Harbor’a kadar olan yoğun trafiği askeri personelin işe başlama saati olarak yorumladık. Bu bölgeden sonra yol neredeyse bomboştu. H1 karayolu Nankuli’de bittiğinde aynı zamanda gidiş geliş tek şerit olan bir sahil yolu başlamıştı. Bu yolla önce Maili, sonra Waiane ve ardından Makana sahiline kadar uzandık.

Kuzey ve doğu sahillerine oranla batı sahilinde yaşam seviyesinin biraz daha düşük olduğunu gördük. Adanın turizme pek açılmamış bölgesiydi batı sahilleri ve genellikle yerli halkın yaşadığı yerleşim birimlerinden oluşuyordu. Waikiki ve Kahana sahillerinde görmeye alıştığımız görkemli evlerin, parıltılı alışveriş merkezlerinin yerine burada yol boyunca sadece birkaç fastfood mağazası gördük. Adanın planlamasında bu bölgenin yerli nüfusa ayrıldığını ve turizm çılgınlığından payına düşeni almadığını öğrendik. Hatta Makaha sahillerinde güneşlenen yerli halkın turistlerden daha fazla olduğunu gözlemledik.

Adadan ayrılmadan görmemiz gereken son bir nokta daha vardı. Pali Tepesi… Burası adaya hakim yüksekçe bir yer. Kraliçe Emma’nın yazlık sarayı da bu serin ve rüzgarlı tepenin yamaçlarında. Pali gözlem noktasına geldiğimizde saat 15:30’du ve parkın kapanmasına yarım saat kalmıştı. Gözlem noktasından adanın bütün doğu kıyılarını görmek mümkün. Buranın bir başka özelliği de rüzgarlarıymış. Bunun ne anlama geldiğinde gözlem noktasına geldiğimizde anladık. Rüzgar o kadar şiddetli esiyordu ki, aileler küçük çocuklarını kucaklarına almışlardı.

Saat 17:00 de aracımızı kiraladığımız şirketin önündeydik. Anahtarımızı teslim ettikten sonra tekrar Waikiki Beach’e gittik. Uçağımızın kalkışına 5 saatten az bir zamanımız kalmıştı. Adadan ayrılmadan son bir kez daha Waikiki sahilinde yürüdük. Taze hindistan cevizi suyundan yapılmış kokteyllerimizi güneşi batırırken yudumladık. Otelimizden eşyalarımızı aldıktan sonra Honolulu’nun sokaklarına son bir kez daha baktık. Ve bir başka sefere tekrar buluşmak dileğiyle Oahu’ya ‘ALOHA’ dedik.

Avatar photo

Remzi Gökdağ, 1968 Beşiktaş doğumlu gazeteci, yazar ve yayıncıdır. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden 1992 yılında mezun olmuş, gazetecilik kariyerine 1989 yılında Cumhuriyet Gazetesi’nde muhabir olarak başlamıştır. İstanbul konulu haberleriyle çeşitli gazetecilik ödülleri kazanmış, özellikle Park Otel’in mühürlenmesine ve kaçak katlarının yıkılmasına dair haberleriyle tanınmıştır. İzlenim, gezi, inceleme türündeki yazıları çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanmıştır. 1998 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne yerleşen Remzi Gökdağ, Kaliforniya’nın ilk Türkçe gazetesi USA Turkish Times’ın kuruluşunda yer almıştır. Yazarlık kariyerinde, “Başka Şehirler”, “Sevgili İstanbul”, “Amerikan Medyasında 11 Eylül” ve “Park Otel Olayı” gibi eserleriyle tanınmaktadır. “Başka Şehirler” adlı gezi, anı, tarih türündeki kitabı 2019 yılında yayınlanmıştır. Bu kitapta, 22 yıl boyunca üç kıtada beş farklı kentte yaşayarak ve yüzlercesine seyahat ederek edindiği deneyimleri paylaşmaktadır.

Başka Şehirler - Remzi Gökdağ
Başka Şehirler - Remzi Gökdağ
Sevgili İstanbul - Remzi Gökdağ
Sevgili İstanbul - Remzi Gökdağ
Önceki Yazı

Afrika’nın boynuzu: Eritre

Sonraki Yazı

Cennetin Başkenti: Hawaii

OKUMA ÖNERİSİ