Akşama kadar Zadar! (3)

4.Gün 1 Mayıs: Hedef Zadar Yolculuğun temel kuralı kuralsızlıktır demiş bir gezgin. Bu temel kuralı gezinin ilk gününden beri başarıyla uyguluyoruz. Hedefimizde Zadar var. Gidebilir miyiz yoksa yolda planı değiştirip başka bir rotaya mı yöneliriz bilinmez. Sabah aracımızı bıraktığımız sokakta bulup bavulu yükledikten sonra Split’e veda ediyoruz. Yarım saatlik bir yolculuktan sonra bir başka sürprizle daha karşılaşıyoruz: Trogir. Split kadar olmasa da küçük ölçekli bir başka sevimli Adriyatik kenti. Splitin sadece 30 kilometre kuzeyinde… Şehir planı Split’e benzese de Trogir bir ada üzerine kurulu. Ulaşım köprülerle sağlanıyor. 2015 yılında National Geographic tarafından en güzel ada yerleşkesi ilan edilmiş. Kamerlango Kalesi

4.Gün

1 Mayıs: Hedef Zadar

Yolculuğun temel kuralı kuralsızlıktır demiş bir gezgin. Bu temel kuralı gezinin ilk gününden beri başarıyla uyguluyoruz. Hedefimizde Zadar var. Gidebilir miyiz yoksa yolda planı değiştirip başka bir rotaya mı yöneliriz bilinmez. Sabah aracımızı bıraktığımız sokakta bulup bavulu yükledikten sonra Split’e veda ediyoruz.

Yarım saatlik bir yolculuktan sonra bir başka sürprizle daha karşılaşıyoruz: Trogir. Split kadar olmasa da küçük ölçekli bir başka sevimli Adriyatik kenti. Splitin sadece 30 kilometre kuzeyinde…

Trogir meydanı
Trogir meydanı

Şehir planı Split’e benzese de Trogir bir ada üzerine kurulu. Ulaşım köprülerle sağlanıyor. 2015 yılında National Geographic tarafından en güzel ada yerleşkesi ilan edilmiş. Kamerlango Kalesi ve St. Lawrence Katedrali Trogir’in en önemli yeri. UNESCO hem eski kenti hem de bu katedrali dünya mirası listesine eklemiş.

Dalmaçya kıyılarına gelip böylesine güzel bir yeri gördükten sonra insan ister istemez “Var mı daha güzeli? Sıradaki?” gibi sorular soruyor. Ama yol sürprizlerinin sınırı olmadığı gibi en güzelini gördüğünü sandığımız yerlerin de bir başka güzel örneği başka yolculuklarımızda bizi bekliyor.

Trogir’de birkaç saat geçirdikten sonra yolumuza devam ediyoruz. Kenti geride bırakırken “Keşke buraya daha fazla zaman ayırabilseydik…” diyoruz.

Trogir’in dar sokakları

Günün ikinci molasını Sibenik’te veriyoruz. Trogir’den yaklaşık 50 kilometre kuzeyde bulunan bu kent Dalmaçya’nın size sunabileceği güzel sürprizleden bir diğeri. Yine bir UNESCO kenti daha! Sibenik’in en önemli özelliği kayalara oyulmuş olması ve eski kentin tamamının taş ve kayalar kullanılarak inşa edilmesi. Yüzlerce yıl öncesinin yarattığı bu kent günümüzde de değerinden hiçbir şey yitirmemiş bir halde karşımızda. Nereden başlasak, hangi sokağına dalsak…

Sibenik’teyiz

Her köşesinden heykeller, katedraller, saraylar çıkıyor karşımıza. Bunu Split’te ve Trogir’de de görmüştük ama Sibenik bir başka alem. Mucize mi masal mı karar vermek zor. Sonradan öğreniyoruz ki Sibenik tamamı Hırvatlar tarafından kurulmuş bir kent. Yani Split ya da Dubrovnik gibi Roma İmparatorluğu kalıntıları üzerinde yükselmiyor, orjinal Hırvat kültürünün bütün estetik özellikleri bu kentin caddelerine, sokaklarına, taşına ve gölgesine işlemiş. Dalmaçya kıyılarının üçüncü büyük kenti olan Sibenik, bölgeyi tanıtan bütün yayınlarda da uğranmadan geçilmemesi gereken yer olarak anlatılıyor. İkinci Dünya Savaşı’nda ağır bombardımana maruz kalsa da bugün savaş öncesi ihtişamını birebir yansıtıyor.

Sibenik meydanı

Şehir merkezi araç trafiğine kapalı. Yollarda asfalt yok, tuğladan ya da demirden yapılmış bir bina görünmüyor. Caddeler, sokaklar göz tırmalayan tabelalardan arındırılmış. Orjinali bozan tek görüntü bizim gibi şaşkın bakışlarla kenti gezen turistler ve durmadan fotoğraf çeken Instagram meraklıları… Tarihi kent merkezi Dolac, Gorica ve Grad mahallelerinden oluşuyor.

Fark detaylarda gizli

Hırvatistan’a gelip Dubrovnik’ten ya da Split’ten bıkanlara önerilebilecek bir yer Sibenik. Bir görüşte vurulduğumuz bu kente dönüş yolunda daha ayrıntılı bir zaman ayırmaya karar verip Sibenik’ten ayrılıyoruz.

Vodice ve Pirovac üzerinden Zadar’a doğru yol alıyoruz. Dalmaçya’nın en güzel sahil yollarından geçerken Pine Beach adlı bir tabeladan sahile uzanıyoruz. Adriyatik sahillerinde henüz denize giremesek de bu güzel havayı fırsat bilip ayakkabılarımızı sahilde bırakıp kumsalda yürüyoruz. Bu küçük mola bizi kendimize getiriyor. Gün batarken ufukta yol alan yelkenlilerin gittiği yöne doğru tekrar yola koyuluyoruz.

Zadar’a girdiğimizde güneş batmaya hazırlanıyordu. Zadar, Hırvatistan’ın Dalmaçya sahillerindeki en büyük ikinci kenti. Köklü tarihi ve coğrafi konumuyla yüzyıllardır bu sahillerin en önemli yerleşim yeri olmayı başarmış. Split kadar turistik olmasa da Zadar kendine has güzelliğiyle her geçen gün daha çok turistin uğrak yeri olmaya devam ediyor. Tarihi kent, modern tasarımlarla iç içe. Yüzlece yıllık Roma anıtlarının yanında günümüz mimarisinin en sade, en ferah örneklerini de görmek mümkün.

Her akşam bu noktada ışık şöleni var

Zadar’ı Zadar yapan en önemli özelliği gün batımı. Aslında Dalmaçya’nın her noktasından gün batımını seyretmek büyük zevk ama Zadar’da bu şöleni izlerken denizden gelen mistik sesleri dinlemek farklı bir deneyim. Zadar’ın en güzel gün batımı noktasına kent yöneticileri Sea Organ adını verdikleri doğal bir müzik enstrumanı yapmışlar.

Gün batımını dalgaların sesiyle dinlemek ya da izlemek…

Rıhtımın altına vuran dalgaların çıkardığı sesler gün batımını izlemek için yapılan basamakların altındaki küçük deliklerden duyulabiliyor. Denizin her dalgası doğal bir beste oluyor ve güneş ufukta hızla kaybolurken etrafa yayılan bu sesler gelenlere unutulmaz anlar yaşatıyor. Sea Organ’ın hemen yanında The Greeting to the Sun bulunuyor. Burası da gün boyu depoladığı güneş enerjisini hava karardıktan sonra bir renk cümbüşü ile sunuyor. Yani Zadar’da en güzel gün batımı, en güzel müzik eşliğinde ziyaretçilere bir konser yaşatıyor. Ve bu durum hava karardıktan sonra da ışık oyunları eşliğinde devam ediyor.

Devamı: Istria Yarımadası!

TrogirSibenikZadar Fotoğrafları

Yazı ve Fotoğraf: Remzi Gökdağ

Adriyatik Kıyılarında

Avatar photo

Remzi Gökdağ, 1968 Beşiktaş doğumlu gazeteci, yazar ve yayıncıdır. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden 1992 yılında mezun olmuş, gazetecilik kariyerine 1989 yılında Cumhuriyet Gazetesi’nde muhabir olarak başlamıştır. İstanbul konulu haberleriyle çeşitli gazetecilik ödülleri kazanmış, özellikle Park Otel’in mühürlenmesine ve kaçak katlarının yıkılmasına dair haberleriyle tanınmıştır. İzlenim, gezi, inceleme türündeki yazıları çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanmıştır. 1998 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne yerleşen Remzi Gökdağ, Kaliforniya’nın ilk Türkçe gazetesi USA Turkish Times’ın kuruluşunda yer almıştır. Yazarlık kariyerinde, “Başka Şehirler”, “Sevgili İstanbul”, “Amerikan Medyasında 11 Eylül” ve “Park Otel Olayı” gibi eserleriyle tanınmaktadır. “Başka Şehirler” adlı gezi, anı, tarih türündeki kitabı 2019 yılında yayınlanmıştır. Bu kitapta, 22 yıl boyunca üç kıtada beş farklı kentte yaşayarak ve yüzlercesine seyahat ederek edindiği deneyimleri paylaşmaktadır.

Başka Şehirler - Remzi Gökdağ
Başka Şehirler - Remzi Gökdağ
Sevgili İstanbul - Remzi Gökdağ
Sevgili İstanbul - Remzi Gökdağ
Önceki Yazı

Split’ten feribotla Hvar Adası’na… (3)

Sonraki Yazı

Istria Yarımadası: Pula, Rovinj, Porec, Opatia (4)

OKUMA ÖNERİSİ